16 Kasım 2015 Pazartesi

suruçtan parise / tarihten bugüne Din Bu

milli dini cinsel mezhepsel vs. fobiye karşı bir insan olarak
tüm müslümanların terörist olmadığını içtenlikle söyleyebilirim.
ancak neredeyse tüm teröristlerin müslüman olmasının nedenselliği üzerinde de durmak lazım
şimdi miladi takvime göre hristiyan coğrafyasının ortaçağının hicri takvime göre müslümanların bugününe denk gelme olasılıkları konuşulabilir
aydınlığın kaçınılmaz olarak en karanlıktan çıkacağı sempatisi de bir kenarda durabilir
bu islami fanatikliğin komünizm karşıtı batı endeksli olarak güdümlendiği, desteklendiği de tarihsel bir gerçek
çatışma durumundan nemalanan bir ortadoğu petrol pazarı, bölgesel hakimiyet tiyatrosu, birbiri ardına dizilmiş diktatörlerden nemalanan batı hegemonyası, silah tüccarları falan derken dışarıya bağımlı krallıklar, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu edasında kraliyet mensuplarının hayatları, fuhuş gırla, suç gırla, beynine tecavüz edilmiş koca bir coğrafya, ne vardıkları yere benzeyen, ne ayrıldıkları yere dönebilen arada sıkışmış, bir şey olamamış yani olamamış koca bir güruh.
en büyük dayanakları şehitlik mertebesi. içine sıçılmış müslüman dünyasındaki üç kuruşluk yaşamları hep ölümün kıyısındaysa bu dünyada kalmak için hiçbir nedeni olmayan baştan kaybetmişler, diğer dünyada cennete varmakla kurtuluşu arayanlar onlar.
daha biri olamamışlar ki tüm insanlığı nasıl kapsasınlar, biz öldük siz de öleceksiniz intikamcıları, yani başka bir deyişle yaşayan ölüler, zombiler
gibi durumlar bir tarafta


diğer tarafta ise... ateizm övgüsü olacağı için yazıya devam etmekten vazgeçmişlik var...


#suruç #ankara #paris #beyrut



2 Kasım 2015 Pazartesi

Serez'in esnaf çarşısında, bir bakırcı dükkanı karşısında... astılar Bedrettini

Madem ki bu kerre mağlubuz
netsek, neylesek zaid.
Gayri uzatman sözü.
Mademki fetva bize aid
verin ki basak bağrına mührümüzü*


çok üzgünüm

şimdi o güzel insanlar o güzel gemilere binip gittiler ya, hür iradelerinden gayrı, barış için dayanışma için bir araya geldiklerinde
bir tren garı önünde, bir kortejin tam ortasında bir ülkenin baş şehrinde hani
ve o güzel insanlar evlerinde, en güvenli yerlerinde, galoş giyin dediklerinde vuruldular ya
ve başka güzel insanlar başka güzel köylerde onlarca gün abluka altında tutuldular, hastalandılar, yollarda, kapı önlerinde ölmeye mahkum oldular ya
ölü bedenleri derin dondurucularda günlerce tutuldu ya güzel çocukların
ve o aydınlık gençler, bir araya geldiler, bir çay evinde gülücükler saçarken, tam umudun pozunu verirken binlerce parçaya ayrıldılar ya
infaz edildiler adlarını unuttuklarımız, o güzel insanların binaları yakıldı, partileri basıldı ve sokak ortasında devlet terörüne maruz kaldılar ya
ve o güzel insanların çoğu hukuksuzca göz altına alındı, tutuklandı, işlerinden olanlar oldu ya... hangi partili oldukları öğrenildikten sonra
ve sınırsız bir tehditle karşı karşıyaydılar, attıkları tivitlerden dolayı soruşturmaya alındılar, mühürlendiler ya
ve o güzel insanların bedenleri çırılçıplak soyuldu sokaklarda ölü bedenler ifşa edildi, tankların arkasından bedenler sürüklendi ya, o güzel dedeler kıçı kırık bir sandalyenin üzerinde, yamalı pantolonlarıyla kaybettikleri er torunlarına feryat ettiler, katil sizsiniz diye rütbelerinden sıyrılıp katillerin suratlarına haykırdılar ya abiler acılarını
sizden bizden değil ölen çocuklar, hepimizin! bitsin bu savaş diye feryat ettiler ya o güzel analar,babalar,
iki kardeş evinden biri pkk biri asker cenazesi kalktı ya 3 hafta arayla
sonra helin'in hikayesini okuduk ya gözlerimiz dolu dolu, nasıl da tesadüfü yaşıyoruz diye korktuk ya hepimiz
hıçkırıklara boğulduk ya tüm bu katliamları izlerken, göz yaşlarımızı ilk defa hiç tutamayacağımızı hissettik ya
ve bu zulme karşı bir araya gelmek, ve hala varız diye bağırmak için meydana çıkarken korktuk ya, acaba ölüm nerede bulacak bizi, bizi ne zaman yok edecek diye etrafı korku dolu gözlerle izledik ya
çocukların isimleri vardı, o kadınların, adamların hepsinin kapladığı bir yer vardı hani. diyaliz hastası o sokakta ölü bulunan dedenin, 4 yaşında başından vurulan bebenin hepsinin bir ağırlığı vardı ya

omuzlarımızda

hani bir önceki yazımda demiştim ya, 1 kasım seçimleri bir gün geçmiş zaman olduğunda bu oyuna alet olanlar ve barıştan yana olanlar diye ayrılmayacak bu ülke, katiller ve katledilenler - katledilmek istenenler diye bölüneceğiz ikiye... şimdi arttırıyorum; 

sözcü gazetesi seçim günü beyin fotoğrafı koymuş bütün faşistliği ile manşete... oy kullanmaya giderken yanınıza almayı unutmayın diye...

bu nasıl yanılgı bu nasıl narsisizm...

cahillik bunun neresinde?
hepiniz görmenize rağmen kör, duymanıza rağmen sağırsınız
hepsinin üstüne onursuzsunuz!

karanlığın bilinçli hizmetkarlarının zindanı olsun, karanlık...


*Bedreddin

baktı kemerlerden dışarı
Dışarıda güneş var
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları,
ve bir akar suyla oyulmaktadir taslar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
dedi:
- Madem ki bu kerre mağlubuz
netsek, neylesek zaid.
Gayri uzatman sözü.
Mademki fetva bize aid
verin ki basak bağrına mührümüzü..


Yağmur ciseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.

Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak murted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.

Yağmur çiseliyor.
Serezin esnaf carşısında,
bir bakırcı dükkanının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asili.

Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan seyhimin
çırılçıplak etidir.

Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.

Yağmur çiseliyor.