70. Geleneksel Altın Küre Ödülleri dağıtıldı. Türkiye saatiyle pazar sabaha karşı.
Ve benim için pazartesi günü başlayacak olan eziyet seanslarına bir çağrıydı bu. Asla gazete açamazdım. Herhangi bir haber programı dinlemek yasaktı. Ayrıca tüm arkadaşlarımı psikopatça önceden uyarmak gerekiyordu ki onların arasında patavat yoksunları var, işte internet siteleri de dün eziyetti. Yok imdb'ye girme yok ekşisözlük olmaz zaten, face'in anasayfadan uzak dur, odur budur derken kazasız belasız pazartesi akşamına vardım ve içilen iki biranın üzerine şöyle ayaklarımı uzatarak töreni izlemeye başladım.
Benim hayatımda her şey biraz panik biraz gerginlik nedenidir. Şimdi beni yakın tanıyanlar bilir, o yüzden anlamsız bir şekilde ödül törenini izlerken öylece ayaklarımı uzatmama aldanmayın. O yalnızca kırmızı halı seansı içindi. Bir süre sonra telefonumun sesini sıfırladığımı düşündüğünüzde, o bizim koca sessiz evde, yan odada yatan annemi uyandıran şey benim sevinç çığlığımdan başka bir şey değildi.
Komik.
Bir de Christian Bale'i -hiç bekelemiyordum- öylece hafif uzamış saçlarıyla,siyah takımıyla, yine o tuhaf ve sert ifadesiyle, kurban olduğum peltek diliyle, David O Russell'e ait Silver Linnings Playbook filmini takdim ederken gördüğümde, nutkumun tutulması. (Oscarı kazandığı ödül töreninde beni gözünüzde canlandırmaya çalışmayın)
Hollywood yabancı basın birliğinin dağıttığı ödüller arasından tabii ki en önemlisi olan ve en son dağıtılan Drama en iyi film ödülünü Argo aldı. Vizyona girdiği hafta gidip gördüğüm ve üzerine yazdığım Argo filminin üzerinde durmayacağım. Ancak çok beklenen bir sonuç olmasına rağmen yine de içimin bir köşesinde jurinin de ters köşe yapabileceği beklentisi yoktu desem yalan olur. Büyük ihtimal Argo, yoksa kesin Zero Dark Thirty ama hani olur ya belki gerçekten Django Unchained alır diye umuyordum (henüz izlemedim). Tarantino için umuyordum, yemin ederim. Aslında derdim Argo'nun kötü bir film olmasıyla ilgili değil. Argo hatta sinema dili açısından iyi bir filmdi. Aksiyon dozunu çok iyi bir şekilde kotarmış, izleyicinin ilgisini gerekli şekilde tutabilmiş, sahneleri, sahne geçişleri, iyi bir filmdi. Yani teknik olarak, sinema açısından bir kaç ufak detay hariç Argo'yu kötüleyecek durumda değilim. Zaten Ben Affleck oyunculukta ortalamanın altında kalmış olmanın verdiği hırsla da olabilir benim gözümde The Town filmiyle iyi bir şeyler yapacağının sinyallerini vermişti. Dramatik yapısı güçlü filmler yapabileceğini ispat eden Affleck aslında geleceğin iyi yönetmenleri arasına adını yazdırması da muhtemeldir. Ancak benim burada üzerinde durduğum şey bu koyu oryantalist bakış açısının ağına düşmesi. Ödül konuşmasında bile yurt dışındaki askerlere teşükkür konuşması yapması, o şovenist bakış açısını göstermekte yeterliydi. Belki Hollywood'da iyi bir yönetmen olmanın yasası bu şovenizmden geçer diye düşünenler olabilir. Ben kesinlikle katılmıyorum. Hem yüksek bütçeli, hem popüler olabilecek hem de doğru mesajı veren filmler yapılabilir (en azından iyi niyetli filmler). Yine altın küre kazanmış bir kaç örnek verirsem eğer, Social Network, Atonement, A Beautiful Mind, American Beauty, Schindlers List bunların arasından bazıları.
Ve Argo, özellikle süreç düşünüldüğünde kesinlikle niyet anlamında olumlu bir yerde durmuyor. Neyse belki olgunluk aşamasında bir de karşı pencereden bakmaya başlayabilir Affleck.
*Argo- En iyi yönetmen / En iyi film
Ve Yine diğer çok önemli ödül olan En iyi Senaryo'yu Django Unchained ile alan Tarantino'nun o tuhaf ego konuşması beni benden aldı. İki grup halinde teşekkür konuşmasını yapacağını söyleyen Tarantino, ilk etapta tüm ekibine teşekkür etti. Mantıklıydı. Asıl kendine ait bir fikir çizmemize yardımcı olan şey ise ikinci teşekküründeydi.
Senaryo yazım aşamasında, yazdıklarını durmadan yakın çevresiyle paylaştığını söyleyen Tarantino, onlara teşekkür etti. Biz izleyici ise, bir fikir alışverişi olabilir mi acaba diye düşünürken, (ama gerçekten benim için olması pek mümkün değildi) Tarantino hemen izleyiciyi, (dinleyiciyi) düzeltti. Hayır, hayır tabii ki kimsenin ona fikir vermesine, eleştirmesine veya birşeyi düzeltmesine izin vermiyordu. Tarantino, elindeki metni onlara okudukça, onların kulağından metni tekrar duyabiliyordu.
E ben sana ne diyim ki, insan değilsin Tarantino!
*En iyi senaryo - Quentin Tarantino (Django unchained)
Aslında küçüklük kitabımız olması dışında, bir de çoğumuz Victor Hugo'yu yalnızca onunla tanır, eski film versiyonlarında görmüşlüğümüz var ya, hikayesi bizim yüzyılımızın en popüler hikayelerindendir. Sefiller.
Komedi Müzikal kategorisinde Les Miserebles en iyi film ve oyunculuklar dahil üç ödül topladı. Anna Hattaway nefes kesiciydi. Hugh Jackman, ekibin önünde şarkı söylemeyi, kalabalığın önünde çıplak kalmaya benzetti. Ve Tom Hooper. Ben onunla ilk Kings Speech filmiyle tanıştım. Filmin ne anlattığnı tam kavrayamasam da, o aşırı pasifist duruşu hoşuma gitmemişti. Ama yine dönem filmlerinde belli bir başarısı olduğunu düşünmekteyim.
Ve benim için diğer bir büyük rekabetin olduğu alan Drama En iyi erkek oyuncu bölümündeydi. Gerçekten yalnızca memleketiyle ilgili değil (İngilizleri biraz -aslında tüm adalıları- severim). Böyle dik duruşu, mağrur bakışı ve bilge ve mütevaziliğiyle bir de tabii çıkışsız ve tutarlı yaşantısıyla peşinden savrulma hissi yaratan Daniel Day Lewis. 1957 doğumlu aktör hali hazırda zaten 5 oskar adaylığının ikisini kazanmış durumda ve toplam 74 ödüllü bir oyuncu. Ve sanki aslında bir haksızlık yapılmaz ise, o ne zaman oynasa, başka yerde birileri ifadesiz kalıyor sanıyorum. Elindeki metinde ne yazıyorsa o oluyor Lewis. 7 altınküre adaylığından ikincisini kazanan Lewis'e giden 3. oscar yolunu ben buradan görebiliyorum. Bir de ödül konuşmasında kalkıp Tony Kushner için (senarist) onun kelime hazinesi ve bilgi dağarcığı olmadan ne yapacağını sordu.
*En iyi erkek oyuncu - Drama- Daniel Day Lewis (Lincoln)
Bu yıl hızlı bir yükseliş yapan Jessica Chastain ile ilk Tree of Life'ta (Terrence Malick) tanıştım. Ard arda Debt, The Help, Take Shelter daki performanslarıyla göz dolduran Chastain'in önü açılmış gibi görünüyor.
Ve Winters Bone ile ortaya çıkan Jennifer Lawrence'dan benim beklentim zaten yüksekti. 1990 doğumlu aktris en iyi komedi/müzikal kadın oyuncu heykelini aldı bile.
Ve diğer iyi haber ise kesinlikle yine Django Unchained'in müthiş oyuncusu, Christoph Waltz'dan. Leonardo DiCaprio ile birlikte yrd. erkek oyuncu dalanda aynı filme iki adaylık kazandırdılar.
Ve galiba artık Tarantino kadrosuna kesin bir şekilde giriş yapmış olan Waltz ikinci kere altın küreyi kucaklıyor. Onun da oyunculuğunda insanı inandıran bir şey var. Inglourious Basterds'daki ani italyanca konuşmaları, psikopat dönüşümleri göz alıcıydı. İngilizce, Almanca ve Fransızcayı akıcı olarak konuşan Waltz, aynı zamanda İtalyanca'ya da bir yatkınlığı var gibi görünüyor. Oscar'ı ikinci kere kucakladığında şaşırmayacağım Waltz için diyeceğim yegane şey, ben olsam Tarantino'nun kucağından ayrılmazdım.
En iyi yrd. Erkek -Drama- Christoph Waltz
Ve bu sene izleyip en çok etkilendiğim film. Amour. En iyi yabancı dilde film ödülünü alırken, Haneke'nin sahnedeki tekinsiz duruşu beni ürkütmedi değil. Bu adam yakında ölecek korkusuna düşen ben, onu hızlandırılmış film yapmaya davet etmek istiyorum. Yaşayan en büyük ustadlardan sayılan Haneke ölmeden 50 film daha yapmalı girişimine katılmadan önce, o aldığı heykelciği oyuncularıyla paylaştığını söylerken, bence salondaki en samimi konuşmayı yaptı.
En iyi yabancı film - Amour
Ve son olarak beni ilgilendiren Homeland dizisi. En iyi drama dizi en iyi kadın oyuncu en iyi erkek oyuncu ödüllerini topladı.
Gerçekten de geçen gün bahsettiğim gibi Lost'tan sonra izlediğim en iyi dizi olan ve bunu açık ara götüren bir dizi Homeland. Claire Danes insanüstü performansı, Damien Lewis, son sezonda şaha kalkan performansı.. Aslında yine Claire Danes, gerçekten yıldız tozundan, psikopat bir ajana dönüşmüş bir oyuncu. Rakiplerini aciz bir duruma düşüren bu başarısı hakkında söylenecek çok şey bulamıyorum. Hemen 3.sezon başlasın. Hemen!
En iyi dizi, erkek oyuncu, kadın oyuncu- Homeland- Claire Danes - Damien Lewis
Ve bu da Bora için ek bilgi olsun :) Skyfall, Adele, En iyi şarkı ödülünü aldı.
Şimdi de biraz ondan biraz bundan bölümünde sıra....
*Bradley Cooper sinemadan para kazanmaya Hangover ile başladğını söyledi. Oradan pek de ileri gidecek gibi görünmüyor kanımca.
*Bon Jovi, en iyi şarkıdan adaydı ve o yaşına rağmen hala çok yakışıklı ve hoştu açıkcası.
*Jack Black in para ve kilo arasındaki doğru orantıyı ispat etme çalışmaları, koca bir balona dönüşmesi..
*Amy Adams'ın Marchesa marka ten rengi elbisesiyle göz doldurması
*Nicole Kidman'ın yanındaki Keith Urban'ın pespaye görüntüsü çekilir gibi değildi.
*George Clooney, hem yakışıklı ve gittikçe gençleşmesi hem bu sefer törenden önce içmediğine yemin etmesi.. Argo'nun yapımcılarından olan G. Clooney, Amerika'nın politik sözcülerinden biri olma yolunda ilerliyor, ilerliyor da, Ben Affleck'in onun adını teşekkür listesinde saymayı unutması falan, anlamsız bir telafi çalışmaları. Böyle sanki bir yalakalık, gerçek dışı bir gösteri merakı. Benim hoşuma gitmedi.
*Jennifer Lawrence'ın Dior marka mercan kırmızı elbisesi ne kadar nefes kesiciyse, kamera karşısında o kadar gergin gözüküyordu.
*Anne Hattaway'in kendi gibi akris olan annesi Kathleen Ann'den sonra Fantine'i oynamış olması da, mütiş bir deneyim olmalı
*Julianne Moore, eğer adaylar arasında olursa kazanacağına neredeyse emin olduğum diğer bir oyuncu. A Single Man'den sonra perçinlenmiş dostluğun bir işareti gibi Tom Ford markalı elbisesiyle kızmızı halıda boy göstermise hoştu.
*Adele'in ingiliz aksanı
*Leonardo DiCaprio neden saçını koyu kahverengiye boyatmıştı bilmiyorum. Robot gibi duruyordu.
*Ewan McGregor, herkes iskoç olmalı sözünü gerçek kılmak istercesine. Son izlediğim Lo İmpossible filmi ne kadar kötü olursa olsun ben onu diğer onlarca iyi performansıyla anıyorum, ve tebrik ediyorum doğrusu.
*Amy Poehler ve Tina Fey arasındaki müzip kimya dozundaydı da, Kathyrn Bigelow'u takdim ederken, James Cameron'ı okadar yerin dibine sokmalarını anlayamadım. Hem de yüzyıl önce bitmiş bir evlilik üzerinden. Onunla geçen 5 senesi, işkencenin ne olduğunu anlaması anlamına geldiğini belirten Poehler, Bigelow'un o yüzden böyle filmler yapabildiğini söyledi. Biraz ayıp ettiler bence.
*Lincoln filminin yönetmeni Steven Spielberg'i ben hep koyu bir cumhuriyetçi olarak bilirim. Tuhaf bir şey popüler ve yaptığın işte iyi olmak sanırım. Filmini eski Amerikan başkanı (demokrat) Bill Clinton'ın sunması mı daha tuhaftı, yoksa espiriyle karışık onun sahnede Hilary Clinton'ın kocası olarak takdim edilmesi mi bilmiyorum.
*Homeland dizisinin muhteşem oyuncusu Claire Danes'in, dizide Abu Nazir'in peşinden koşarken 8 aylık hamile olması..
*Homeland dizisi Mandy Patinkin'in(Saul) bir Amerikan Müzikal Tiyatrosu oyuncusu olması. Bizim onu Homeland ile duymamız.....
*Arnold ve Sylvester'ın botoks şampiyonasına katılma durumları
*Jodie Foster'ı hatırlamak
2013'te öyle geçti gitti.....