21 Aralık 2011 Çarşamba

Tutukluk Halleri

Hani insanın kolu tutmaz ya, sanki bir süredir öyle bir haldeyim. Bir şeyler yazmak istiyorum, binlerce ayrı fikir oluşuyor beynimde ama ne yazıkki bir türlü elim gitmiyor klavyeye. Ne komik eskiden olsa kalem derdim. Bu genele yayılmayan bir tutukluk halidir diye umuyorum, bir kaç dakikadır açtığım blog sayfasına anlamsızca bakıyordum. Bir kelimeyle başlamam gerektiğini, ilham diye birşey olmadığını tekrarlayıp durduğum gibi kendimi telkin etmeye çalışıyordum. Küçük bir hikaye yazmak istedim, küçük bir not, öylesine bir yazı, aslında ne olduğu çok önemli değil. Birşeyler karalamak istedim, klavyemin üzerinde. Bir başlangıç gelmedi aklıma. Hani hep derler ya düşünmek başlamanın yarısıdır diye. Nasıl da büyük bir yalanmış. Ben haftalardır düşünüyorum ama başlayamadım işte. En iyisi mi dedim, bu durumumu yazayım buradan. Belki bir küskünlük dargınlık varsa geçer gider hemen. Hakikatten daha kolay oldu. Hiç yabancılık çekmedim gerçekten, hiç zorlanıyormuş gibi hissetmedim, bir yandan kenar pencerede ara ara yazdığım yarım yamalak yazılara göz attım. Bir umut işte, acaba bitirebilir miyim diye. Yook o kadar da uzun boylu değilmiş, öğrendim. Neyse belki benim olayım da, hayatımda bir boşluk olmadan yazamıyor olmamdan kaynaklanıyordur, belki bu da koca bir mavaldır, tabii daha şimdiden bilemiyorum. Ama ne yazıkki bu ay sonuna kadar yetiştirmem gereken öykü yarışmasına üç sayfalık bir yazı yollayamadım. Buradan baktığımda da pek mümkün görünmüyor, hiiiç kendimi kandırmayayım. Darısı bir dahaki aylara diyorum, bir kaç satır sonra kendimi de daha iyi hissediyorum:)