28 Temmuz 2015 Salı

hepimiz kardeşiz...

sanırım ki eylem tarihinin en eski sloganlarından biridir..
en çok da ortadoğulu olanların, yani kardeş olup da katli vacip olanların tarihinde yer edinmiştir..
hepimiz kardeşiz şiarı.. kadim halklar şiarı.. ya hep beraber ya hiçbirimizler falan..
tipik mezopotamya hikayesi işte. medeniyetlerin beşiği..göz gördüğünce medeniyetsiz ve cahil ve fakir..
işte herkes kendi tarihi kadar hakimdir sanırım olaya.. 
ortadoğulu olmak bir şey olamamakla tamlaştırılmamak arasında bir yerde sıkışmış kalmış..
eminim ki dolu hikayesi vardır bu tamlaşmamanın..
bir de dışarıdan düşmana hiç ihtiyaç duymadan kendi kendini düşmanlaştırabilen kadim halklardır bunlar... ki burası çok ilginç.. zamanla kendi uydurduğu yalana inanıp onun için 'şehit' olacak dilden konuşurlar.
söze geldi mi mangalda kül bırakmayan kardeşlik beyanları ip üstündedir yani.. pamuk ipliği.. hani artık dışarıdan ithal ettiğimizden olacak o pamuk ipliğini.. o derece esneksiz ve kırılmaya parçalanmaya müsait..

umudum,
bugün hiçbir milletin önüne yüce sıfatını koymadan her millete karşı eşit mesafede durmayı bireysel olarak algılayabildiğimiz de..(bunu şimdiye kadar hiç denemedik) birbirimizi anlayabileceğiz
ve dün yüce diye bahsettiğimiz her milletin aslında başka bir millete kıyasla yüce ilan edildiğinin farkına varırsak eğer.. içine doğduğumuz şey için fanatiklik yapmaktan vazgeçip. değiştirebileceğiz şeyler için savaşmayı tercih edebiliriz..

şehit kanlarıyla şehit nidalarıyla nefretin körüklendiği.. ölü sayılarının birbirine çarptırıldığı günler son bulsun artık
vatanın bölünmez bütünlüğü şiarıyla parçalara ayrılan dağıtılan ailelerin tekrar bir araya geldiği.. insanların, halkların bölünmez bütün olarak bir arada yaşama sloganının öne çıktığı günler gelsin artık..
insanları sevmekten belli nedenlerle vazgeçen herkesin güzel duyguları hatırlaması.. empati yapması.. başkalarını tanıması dinlemesi barış diye bağırması dileğiyle..

artık kimse ölmesin istiyoruz ve hem de hiçbir ama'mız olmadan..


8 Temmuz 2015 Çarşamba

bir ada macerası.. ölümden dönüş :D

Bazı korkuları olan, bunları söylemekten gocunmayan, yürekliyim-korkusuzum-anasını bile satarım havaları atmayan biriyim.
Korkularıyla barışık olmanın tam karşılığıyım ama üstüne gidersen korkun geçer tezini çok kez alaşağı etmişliğim de var.
O yüzden şimdi hiç artizlik yapmadan konuya geçiyorum..

Pazar günü tekneyle açıldık. Evet tekneyle açıldığın yerin büyük okyanus, hint okyanusu, missisipi, kızıl deniz olması hiiiiç fark etmez çünkü bir kaşık suda boğulmak gibi bir deyimi olan milletin çocuklarıyız biz.
Yo yo yanlış anlaşılmasın benim gıdım kadar su fobim yok.
Benim tabiri caizse üstüne bindiğim metale karşı olan tuhaf bir ön yargım, hayat deneyimim, birikimim var ve evet bununla ilgili bugüne kadar olmadığı gibi bu günden sonra da kimsenin empatisini sempatisini beklemiyorum.
Üstüne bindiğim metal burada, yat tekne gemi vapur sal kayık gibi su toplu  taşıması mealinde..
Olayım şu: üstüne bindiğim o metal ne kadar büyürse ölüm riski o kadar artar.
Senaryom: Alabora olmakta olan metal taşıt beni içinde bulunduğum su birikintisinin ta derinlerine çekecek ben öyle bok yoluna geberip gideceğim..

Fenerbahçe'den bindik tekneye, sevdiğimiz arkadaşlarımız yanımızda.. ama bu asla öleceksek birlikte ölelim kafası falan da değil. Sanki savaştayız falan sanki bir şeye karşı mücadele ediyoruz falan halları kimse benden beklemesin. Havada ve suda Everyman for himself'im ben. Doğruya doğru.
Açıldık engin denizlere. Şarkı sözü oldu mu romantik bir havası var tabii ama çeşitli hayvan canlılarıyla dolu olan pislik abidesi marmara'da romantizm hak getire..
All is Lost'daki Robert Redford olmadığıma göre, çini mürekkebinden pusula yapmam, can yeleğinden bot, poşetten tuzlu su arıtım sistemi falan hep ütopik şeyler..

Dediler ki en sakin yer Kaşık Adası.  Demir atalım dediler attık. Soyunun dediler, soyunduk. Yüzelim dediler, yüzdüm ki buradaki 1. tekil şahıs çekimi lütfen dikkatiniz çeksin. Yahu teknenin üstünden bakıyorum deniz anası membası. Yaşım olmuş kırka az kala, o kadar film kısmi belgesel izlemişliğimiz var.. Tamam benim aklımda belgesellerden ziyade Hitchcock tarzı korku filmleri kalmış olabilir. O devasa deniz anaları ki.. yolun yarısı boyunca kendilerine ahtapot dediğim de doğrudur, insan vücuduna nasıl yılışıkça yapıştığını, elektrik çarpmasından kuş gibi titrek vücudumun alacağı hasarı falan hesaplayıp durdum.
Şimdi oraya kadar gelmişken denize girmemek de olmaz. 'arkadaş' 'sevgili' falan hepsine güvenim tam. Atlayıp zıplıyorum, bir yandan da soruyorum 'ahanda şöyle yüzeceğim orada yaratık var mı, bak böyle gidiyorum bu yol temiz mi.. gibilerinden.
Hasarsız belasız çıktım tekneye. Sohbet muhabbet yeme içme falan derken, dedik akşam yemeğini de Burgaz'da yapalım.
Alkol bu tabii. Tüm sırların düşmanı.
Birinci kadehler bitmeden daha masada bir sessizlik havası. İtiraf com'dan hallice.
Bunlar eşek kadar bir medüzün(denizanası) yanında yüzdüğümü itiraf ettiler. Medüz kelimesi de Medusa'dan geliyormuş başıma gelebilecekleri siz hayal edin.
Ölsem gitsem nolacak diye soruyorum, nasıl uyarmazsınız diye isyan ediyorum ama neredeee.. Yok onlar beni panikletmemek için konuşmamış. Biraz kaderin cilvesine bırakmışlar beni, biraz da 'o zaten seni görünce korkup kaçar' kafasına.
Lan sonra açtım baktım. Denizanalarının beyni yokmuş.Nereye kaçacak. Beni bir sevgili dost belleyip belime sarılabilirdi.
Ha sonra ilke neden öldü diye isyan edilir, ağlaşılır tabii. Bok yoluna giden niyazi de niyaziliğiyle kalır yazık.
Evet bana yazık.
Neyse kendim için baya üzüldüm. Ama birilerinin sevdiği kuluyum ki bu birileri kesinlikle eşim dostum değil üstlerine alınmasınlar. Büyük bir risk atlattım dostlar.

Şimdi işte hayata daha bir sıkı sarılmanın, kelebeklerle dans,kuşlarla şarkı söylemenin tam vakti :D
Ha bir de bir daha vahşi doğaya çıktığımda en başından olması gerektiği gibi everyman for himself'den başka ilke tanımam haberiniz ola.
Sonra o aslan beni neden yedi, o eşek beni neden tepti, yok bir kaşık suda boğulduk da sesin çıkmadı isyanları falan istemem :D

Komikli şakalı öperim :D

Not: Memeli -Primat arası güneş gözlüklü bir canlı formunun teknemize yakın bir yerde beşermesi ve minnak botunun içinde tuhaf modlara girmesi de bir o kadar riskliydi :D
Not2:Tüm toplu taşımalara metal dememe takılmayın, oyarım!

Alın bazı bazı resimler size :)))







2 Temmuz 2015 Perşembe

Velev ki ibneyiz, Ali ile Ramazan'ız size ne!

Homofobi nedir?

Biz küçükken televizyonlarda erkeklerin kadınlarla öpüştüğünü gördüğümüz için erkekleri seven kadınlar olmadık veya kadınları seven erkekler..

Anlatmak istediğim, bugün iki erkeğin öpüştüğünü veya iki kadının seviştiğini görmekle kimse cinsel tercihini değiştirmez korkmayın
Aşık olmak, zamanla öğrenilen gelişen bir duygu değil, hayvan gibi içgüdüsel bir gerzekliktir merak etmeyin..

O yüzden kalkıp bir erkeğin başka bir erkeğe aşık olmasının altında bir hastalık, iyileştirilebilir bir durum aramak yalnızca homofobinin nasıl bir tedaviye ihtiyaç  duyduğunun işaretidir ve günümüz toplumu bunu böyle algılamasa da, bir gün tarihe aynen böyle geçecektir, rahat olun.

Sanırım ki zamanında Amerika'da siyahilere karşı üçüncü sınıf insan, hatta insan olmayan muamelisi yapan o ırkçı beyaz faşistlerin tarihe böyle geçecekleriyle ilgili bir fikirleri yoktu
Hatta 2. Dünya savaşında Yahudi zulmune katılmış, destek olmuş, dışardan izlemişlerin de

Tarih bazen hızlı bazen yavaş ama sonunda kesinlikle hesaplaşmasını yapıyor

Çünkü aynen dedikleri gibi
'Biz varız ve her yerdeyiz'

Başka bir bireysel  tepki de, özellikle heteroseksüel erkeklerin denk geldikleri tüm geylerin kendilerine bir şekilde yavşaması hikayesi var..
Merak etmeyin, mesela ben heteroseksüel bir kadın olarak, gittiğim ortamlarda, yürüdüğüm sokaklarda çok sayısız sözlü taciz, yavşaklık tecrübe etmeme rağmen genel heteroseksüel erkek popülasyonuyla ilgili bir yavşak çıkarımında bulunmuyorum.
Yani eşcinsel bir erkeğin, eşcinsel olmayan bir erkeğin popusunu elleme hadisesi yalnızca onun edepsizliğidir, bir eşcinsel genellemesi değil..

Dışardan ahkam kesme meselesi
Evet yakın birinin başına gelse !! (başına gelme de artık neyse) işte o zaman ne yaparsın (aslında burada özellikle daha doğmamış çocuğuma vurgu yapılıyor) valla hem yeminle hem sözle çocuğun eşcinsel olsa veya yanlış cinsiyete doğsa, inanılmaz bir kaygı duyarım doğru.
Ancak kaygım onun sexi veya tercihiyle ilgili değil, kendi ekonomik durumumla ilgili olur (tamamen samimiyim), yalnızca onun hayatını zorlaştırmadan hayatını özgürce nasıl yaşayacağının kaygısıyla ona daha rahat bir hayat sağlamanın yollarını kovalarım.

Yani çocuğunuz eşcinsel olabilir.
Çünkü eşcinseller var
Çocuğunuzun kendi cinsine karşı olan eğilimi onu götürdüğünüz tüm o psiko... bilmemlerle değişecek bir şey değil, anca baskı altında tutabilirsiniz ve bu sonunda ortaya çıkacaktır, lütfen ters empati yapın  derim ben.
Yani kendi cinsine olan yöneliminden dolayı bir çocuğu tedavi etmeye çalışmanın tam ederi karşı cinse karşı olan yöneliminden dolayı bir çocuğu tedavi altına aldığın paralel evrendir..

Normal olan, normalim ben kafası
Vat dı fak is normal.. demek istemiyorum amaa..
Evet yani 50 yaşında kıçının kılı ağırdığı halde gidip 13 yaşında çocuğu kendine gelin ediyorsan veya 'gelin etme' hayaliyle yanıp  tutuşuyorsan anormalsin sen - yani 'hasta'
Veya şoförlüğünü yaptığın minübüste gencecik tek başına bir kız kalmışsa ve senin pipin, üzerine çullandığında onun ağlayıp çığlık atmasına rağmen hala erekte olabiliyorsa da bu durumda bir 'anormallik' var derim ben
Veya milletvekili veya yalnızca bir partilisin diye, arabanın arka koltuğunda engelli olan bir kıza sistematik olarak veya olmayarak yıllarca tecavüz ettinse veya bu olayı kendi gazetesinde meşrulaştıran köşe yazıları yazdınsa da sende bir 'anormallik' var olabilir mesela
Veya yurt müdürlüğünü yaptığın, öğretmeni olduğun çocuklarına falan, dünya barışı için gelmiş kızcağıza vs.. sonra akrabana, yengene, öz kızına, komşuna, sonra tanımadığına..
Veya çocuk pornoları izleyerek orgazm olabiliyorsan yalnızca, birinin canını yakmak tuhaf bir şekilde hoşuna gidiyorsa veya hayvanların kafalarını damacanayla falan ezebiliyorsan..
(devam etmiyorum tamam)

İki insan birbirini sevebilir..
Aşkın cinsiyeti yoktur.
Eğer var diye düşünüyorsan anormal de sensin!
Merak etme aynı yukarıda dediğim gibi şimdi öyle olmasa da, bir gün kabul edeceksin..
Şimdi olmasa da utançla yazılacaksın tarihe
Ha olmadı klu klux klan falan :D sene olmuş 2015.. ahanda dünya kıçıyla gülüyor ama bu da var meselesi..

-


Ali Ramazanı sevdi, Ramazan da Ali'yi*
Sana ne

Esma Ayşe'yi sevdi ... halbuki onların kitabını daha yazmadılar veya herhangi bir gazetenin 3. sayfasında küçük puntolarda katledilmişliklerinin hikayesini henüz okumadık diye, onlar yok değil

Bir vajinayla doğan İffet adını İrfan diye değiştirdi, 2 yıl boyunca hormon ilacı kullandı ve sonunda ameliyat oldu.. kendini hangi cinsiyette hissediyorsa öyle olmak için. Kendini içine doğduğu cinsiyete mahkum etmemek için... hani yalnızca kendi söz hakkı bulunduğu bedeni üzerinde söz sahibi oldu..

Ve bir penisle doğmuş olan Osman, o kıllı vücuduna rağmen, Menekşe olmayı seçti ve ameliyat olmadı belki istemediği için belki parası yetmediği için.. yani cinsiyetini değil yalnızca kıyafetlerini değiştirdi..  sana ne

Yıllarca kadınlarla filört etmiş, sevişmiş erkekler, ve erkeklerle sevişmiş kadınlar günün birinde hemcinsleriyle sevişmeye karar verdiklerinde bununla ilgili ahkam kesme hakkını kime kim verdi bilmiyorum

Veya hiç kimseyle sevişmek istemeyen biri
Veya kendini hem erkek hem kadın olarak hisseden İrfan veya İsmet veya Hatice
Cinsiyetini bir biçime bir kalıba sokmak istemeyen herhangi birini ezber dayatması heteroseksüel kadınlardan veya heteroseksüel erkeklerden daha aşağı daha düşük daha alay edici bulmak hangi 'teori'nin hangi 'beyin'in analizi merak ediyorum

Kendini doğru görme kompleksi, üstün olma, asil olma, yetkin olma, anlamsız bir bilgiçlik.

ŞUNU SEVECEKSİN! kafası yani. ONUNLA SEVİŞEMEZSİN zihniyeti. Belirleyicinin hakkını nereden aldığı bir muamma.
İçine doğduğun şeyin - seçme şansın olmadan fanatikliğini yapma meşruluğu
Yanlış bedene doğmuş olamazsın, çünkü her şey öyle mükemmel bir hesaplanmış ki, bu mucizeye karşı olmak kafirlik - cehennemde cayır cayır yanma öngörüsü

Mesela bazılarımız da;
Ömür boyunca bir bedenin içine hapsedilme duygusuna empati yapmaktan yoksun bu önyargı ile savaşmak isteyen insanların katledişlerinin filmlerini izleriz sonra
Sonradan kadın olduğu için Tro diye dalga geçeriz
Erkekle sevişen bir erkeğe ibne, bize adilik yapan kankamıza ibne deriz ne ala..
Sonra da adaletin bu dünya türküleri dinleyip ne kadar insancıl olduğumuzdan ne kadar dünya barışından dem vuran kelebeklere dönüşürüz
Dilimize kadar pelesenk olmuş bir ön yargı bir edepsizlik meselesini hiç görmeme şansımız da var tabii..
Sorunu küçümseme, görmezden gelme
Sorunu yalnızca bunlar sevişme peşinde ahlaksızlar diye dillendirme
Kadınları ve çocukları bile seks objesi yapmaktan çekinmeyen günümüz asillerinin lgbti bireylerine karşı böyle bir tavır takınmasını da anlamak lazım tabii

İnadına varız

-

Pek hoş

Bir LGBTİ onur yürüyüşünü de kazayla ve belayla geride bıraktık. Yine Gezi kapatıldı, yıllık tekerrüründen sıkılmadan bilmem kaçıncı defa.. yine biber gazı, plastik mermiler, polis cobları.. Yine valiliğin tutarsız açıklamaları, mantıksız bahaneler.. ve bunların hepsi 26 Haziran günü Amerika Yüksek Mahkemesinin tüm eyaletlerde Eşcinsel Evlilik Hakkının onaylanması gölgesinde..

Fotoğraf: 2012 - San Fransico

*Ali ile Ramazan /  Perihan Mağden  /  Kitap
Yıllar önce okumuştum ve çok etkilenmiştim,eğer şimdiye kadar okumadıysanız en yakın zamanda almanızı öneririm...

Sevgiler