4 Mart 2013 Pazartesi

küçük buhran

tamam belki kırka yaklaşmış olabilirim.. benim ortalama en sevmediğim yaş olan kırklara. bir erkeğe genel olarak çok yakışan ama bir kadına asla oturmayan kırklara. otuzlarla sorunu olmayanlardanım ben. hatta ilk aşamada yirmi sekiz/dokuzlarda dolanmaktansa otuzları tercih edenlerden, yaşlanmayı sevenlerden, kırışıklıklarla(bkz.tuncel kurtiz), beyazlarla(saçlarım), yer çekimiyle(göz kenarı)barışık olanlardanım ben (tabii bir yere kadar). bu bir tarafa tabii. ama diğer tarafta sanki iki dönemin arasına sıkışmışlık hissi veren kırklar var(kadın için), zaman mı daha eğreti kadın mı daha eğreti anlayamazsınız. Mesela daha çok spor yapmaya çalışan kırklar, daha çok saç boyayan kırklar,  googleda en çok botoksu araştıranlar, elleriyle durmadan ayna karşısında yüzünü yoklayanlar, biraz sağlık düşkünlüğü, yok magnezyum  desteği, sigarayı bırakma çabaları, yok yalnızca bir kaç kadeh şaraplar, uzun yürüyüşler, yüzde yüz organik besinler, tuhaf makyaj yöntemleri, hep bir olmamışlık hissi veren kıyafetler, yoga, fenkşu falan derken işte çıldırmak üzere bir x kromozomu... ben de o yaşa yaklaşmış olabilirim, böyle atlatacaksam, kendimi bir süre eve de kapatabilirim. 80lerle 2000lerin arasında kalıp abuk ve absurd dans karoegrafisi çizen kırklar..
Ve ben de oraya doğru usul usul ilerliyorum. ilerliyorum da yirmilerden beri peşimi bırakmayan bu beyazlarımın git gide artması(tamam zamanın akışıyla doğru orantılı) fakat kafamda teyzeminkinden bile daha çok beyaz olması, böyle artık ha o taraftan ha bu taraftan ayırmak lazım derken, bugün artık saçı ayıracak bir taraf kalmaması, minübuste teyze denmesiyle burun buruna gelmeler, hatta bir keresinde yer vermeler.. biraz erken değil mi yahu?
evet saçımı boyatmak istemiyorum, böyle on yedilerden beri saçını renklerin her tonuna boyayan benim sıtkım bir kere sıyrıldı, bir de tabii yüz yıldır görmediğim saçımın asıl rengine olan bir hasret söz konusu. kış bittiği üzere artık bereyle de dolaşılmayacak, oturduğum zaman tepemden bakan herkesin koyu bir beşiktaşlı olduğumu anlamasından da...
şansıma tüküriiim yahu. biraz doğal takılalım dedik ama bir taraftan şeytan dürter oldu. platin sarısı  diye. gösterişli kürtler gibi olacağım yani. karakaşlı, kara gözlü, kara kirpikli "doğal" sarılardan.
şaka şaka korkmayın.
yol ayrımındayım.
ya toplu taşıma araçlarında keyfime göre takılacağım ya da biraz babaannelikten çıkacağım. düşününce ben zaten yaşlanınca dede olmak istiyorum, düz mantık: babaannelik bana göre değil, söz konusu bir oğlum da yok zaar, yani olmayan tek şey bir oğul mu diye sorabilir okur?? bir de dede olmak nasıl olacak diye düşünebilir.. çok kafa yormayalım, dedeyle büyüyen nesildenim ben. Bir de yaşlı kadın, yok olmadı, genç kadın, kadın, kız, kız çocuğu falan filan dırdırı, dırdır :) karşısındayım.
karı kız !!muhabbetindense erkeklere mal olmuş muhabbetleri daha çok seven kadınlardan biriyim yani.
Vavv böyle diyince kötü mü oldu bilmiyorum ama, topuklu ayakkabı, taşlı toka, pullu bluz giyinmektense... kot tişörtüm mutluyum ;)
o yüzden şu saçlarımı boyatmak istemiyorum ve kırka gelmektense, zıplayarak elliye geçmek falan tercih edilebilir benim için. Yoksa numarası kolay: nambır bir. Kendisi salt siyah. Hiçbir şey eklenmemiş, katıksız, simsiyah. Kafana kömür çalmak gibi. baştan sona tüm işlem boyunca senden çalacağı zaman toplasan yarım saat. şurada oturup yazdığım zamana denk neredeyse. yani kolaya kaçmıyorum.
biraz karar verdim aslında. büyüyünce dede olamayacağıma göre, en azından yaza kadar teyze teyze dolanabilirim. yazında saçıma karayı çalarım, mis. sonra da minüste denk geldiğim  dedelere yine yer veren gençlere dönerim :)
öptüm kızlar ;)

1 yorum:

  1. o saç boyanmasın bacım, giderek daha marjinal ve güzel olaca; elleşmeyelim :)

    YanıtlaSil