3 Mart 2013 Pazar

adı bile meymenetsiz 'pazar'

ikili diyalog kurduğunuzu sanırsınız, sohbet ilerler. bir süre sonra ne siz onu, ne o sizi dinliyor durumdadır. dinlemediğiniz sorulara soru ile karşılık verir veya en iyi ihtimal boş bir hı! çekersiniz, masanın tam ortasına. acaba dışarı çıksak mı? kafada olan onlarca başka düşüncenin tam ortasına düşer, ve siz bu soruyu sondan yakalayıp başını kendinize göre oluşturursunuz.. hı?
dışarı diyordum...
evet hava güzel!!
gibi..
farklı dilleri konuşuyorsunuz, sorun değil.
bugün pazar, aslında pek birşey yapmak gelmiyor içimden, karın ağrıma, yarım sarhoşluk ve pazar mayhoşluğu da eklenince daha çok yatalak bir gün daha eklendi, zaten klasik anlamda alışılmış pazarlarıma. birşey değil. dolu film/dizi beni bekliyor zaar. ben yalnızca bugün bir fincan kahveyi bir arkadaşla paylaşmak veya tek başıma mutfakta bir sigara tüttürmek arasında dolanıyorum. zaten saat daha erken, ve yine erken olduğu için edilmemiş milyonlarca kelimeler birikti bazı köşe kıyılarda. o da dert değil ya, ertesi gün işe gideceğini bilmek, bazı zaman ne zaman öleceğini bilmeye dönüşüyor ya, bugün biraz da öyle bir gün mü? yoksa beni sıkıntılar mı bastı acaba... 
en iyisimi şimdiden akşama ne yemek yapacağımı, yarına ne giyineceğimi, onun kaçta gelebileceğini falan düşünmeden öyle biraz uzanmak, boylu boyunca.. bir de galiba marifetmiş gibi bir apranax daha atıp ağıza ağrının kimyasal destek ile geçmesini beklemek. kadere bırakmamak yani durumu. peh bugün öylesine bir gün ve ben daha günün başından yorgunum..
pazarlardan nefret eden herkese sevgilerle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder