Sabah sabah aslında iyi bir güne başlamıştım, birileri bu olumlu hissiyatım içinde bunu engellemeye, beni kötü hissettirmeye falan çalıştı tabii. Tuhaf tabii. Hassasiyet yalnızca başkalarının ağzına sakız olabilir ve onlar istedikleri zaman sizin yalnızca canınızı bu nedenle sıkabilir ve sonra hiçbir açıklama yapmadan kendi .. köşelerine çekilebilirler.
E öyle durumlarda ağzı açık tırt gibi arkadan bakakalan sizin önünüzde çok seçenek yoktur tabii. Ya tüm gün noluyor ki acabalarla kıvranabilirsiniz, ya da omuz silkip, kasımpaşadan devam edebelirsiniz.
Siz bilirsiniz.
Neyse geçiyorum bunu....Muhteviyatı biraz değişti ama
Başka bir hikayeye...
Benim sevmediğim bazı şeyler vardır. Aslında garip bir cümle oldu biliyorum. Sevmediğim demeyelim de özellikle 'hassasiyet' gösterdiğim bazı şeyler var.
Bilgi önemlidir tabii. Böyle Foucault gözüyle de algılanabilir veya daha basitinden işte yeni zamanda çabuk ulaşılıp çabuk tüketilmesi, hızlandırılmış cahiller ordusu..
Bilginin oyunlarla, yarışmalarla veya arkadaş sohbetlerinden edinilmesi..
Google ile ilişkilerimiz, birer ekşisözlük veya vikipedi insanına dönüşmemiz. Makul ölçüde hepsi kabul edilebilir ama bilgi zor birşeydir. Bilgiye ulaşmak basitleştikçe onu hazinenizde tutmak o derece zorlaşabilir. Çünkü tekrar edilmeyen veya kullanılmayan bir tüketim aracına dönüşecektir.O yüzden çoğunluk birinci dünya savaşının bitim tarihini hatırlarken mondros ateşkesinde şöyle bir takılabilir. Birinci dünya savaşını bilmeleri bilginin sık kullanılmasından, mondros ise bilgisizlikten gelir (öylesine seçilmiş bir örnektir kimse üstüne alınmasın)
Konuya gelirsek, bilgi öyle kıymetli bir şey ki, ben bilgi ile konuşan insana biraz fazla kıymet veririm. Bir insanın bilgiye sahip olması gerçekten hem nadirdir hem de değerli. Bir o kadar kıymetli olan diğer bir şey ise bilgiye ve ulaştığınız ağa karşı duyduğunuz saygıdan gelir.
Bu daha çok hakkını vermiştir. Kendi emeğinizle edinmediğiniz bilgi için dili geçmiş zaman yerine, mişli geçmiş zaman kullanmak, kişinin cehaletini değil, saygınlığını gösterir. Kimse birer mucit, kaşif değildir. Tabii ki hiçbir bilgi, çok özel bir durumunuz veya kabiliyetiniz veya vs. işte bir haliniz yoksa muhakkak bir kaynaktan edinilmiştir. Ancak mesela kendiniz okuyarak, izlereyek, araştırarak, soruşturarak edindiğiniz bilgiyi herhangi bir arkadaşınıza aktarmanızla, başkasının size aktardığı bilgiyi, sizin kendi bilginiz gibi satışınız arasındaki farktan bahsediyorum.
Acıklı.
Ve anlaşılabilir.
Çünkü öyle yapınca o bilgi o insanın üzerinde emanet, eğreti durur, karşınızdaki bilgiye biraz sahip bir insansa bunu bilir, emin olabilirsiniz. Zaten sizin satış yaptığınız insan o bilgiye bile sahip değilse, o zaman konuşacak bile konu yok aslında. Davul davula denksiniz.
....geçen gün Ahmet'in dediği gibi.... veya duyduğum kadarıyla..... veya Ayşe bir kitap okumuş..... veya bu da böyleymiş tam hatırlamıyorum ama...mış......müş.......miş'ler sizi daha kötü yapmaz demek istiyorum.
Başkasının cümlesini olduğu gibi, virgülünü bile değiştirmeden çalanları ve sonra nereden çaldığını unutup onu çaldığı kişiye satanları biliyorum ben.
Yazık.
Çünkü insanı hayvandan ayıran şey, heyecanlanmayın, düşünmek değildir.
Başparmak.
Kavrayabildiğimiz ve üretebildiğimiz için tarih yaratabilmemiz..
Sonra bir gün bunla ilgili keyifli bir paylaşımda bulunuyorsunuz, mesela, hem de mesela bu kişi dünya üzerinde sizin özellikle böyle bir hassasiyetiniz olduğunu bilen iki kişiden biri ve bunu özellikle altını çize çize onunla daha önceden uzun uzadıya konuşmuşsunuz ve sizi anlamış.. gibi görünmüş veya sizi onaylamış gibi... Ve üzeriden çok zaman geçmeden sizin onunla paylaştığınız herhangi bir bilgi size geri dönüyor, hatta bu dönüş sırasında sizin söylediklerinizi bile yine dinlemeden, onun cümlelerini tamamlamanızı gözardı ederek...ve sohbet bittiğinde, -e ben bunu sana demiştimlerinize karşı, -he olabilir, hatırlamıyorum..ları...
Siz aslında o bilgiye sahipsiniz ve sırf o yüzden onun o güzel baş parmağını kırarsınız ya, hadi neyse...
Bir de anladınız ki artık ve neyseki, sorun bilgi değil, aldığı kaynak belki de.
Demek ki o kişi ya sizden bilgi almak istemiyor, bu tuhaf bir rekabet duygusundan da kaynaklanabilir veya sizi o kadar kale almak istemeyebilir.. veya bilgiye saygı duymuyor da olabilir...
3 seçenek de size tek bir fikir verir ve siz unutmazsınız.
Bazı insanlar sekiz parmakla idare edebilir işte hem de hayatları boyunca, öyle emanet ve eğreti..
Sizin elinizde on, cebinizde artı ikiniz var merak etmeyin, bilgi yine kutsaldır, güçtür neyseki. Bunu da yalnızca ona sahip olanlar bilir :)
Biraz Foucault'ya saygılarla..
Not: Aslında keyifli bir yazı yazacaktım gerçekten (dünkü kar maceralarımızla ilgili ve mutlu uyanmıştım) ama sabah sabah hem canım sıkıldı, hem de bir anımı hatırladım, içime çok dokunmuştu, onu da yeri gelmişken buraya iliştirmek istedim.
şurda bi yerde ''beğen'' butonu olsaydı keşke. neyse yorumum şu;
YanıtlaSil'':D''