Seni bir pazartesi gününe sığdırmak isterdim,
Kasım ayının ortasındaki bir pazartesiye.
Bazen yeni takmaya başladığım beremin içinde taşırdım, bazen tereddütle giyinilmiş bir
hırkanın cebinde, fark etmez yani, soğuğu örtmeye çalışan bir yerlerde taşırdım seni.Bir yavru kedi misali
Seni bir Pazartesi günü görsem ilk defa, haftanın renkleri değişirdi,
günler tersten akardı muhakkak ve her başlangıç daha tanıdık, her bitiş daha başlangıç olurdu.
Günlerimi sana bölerdim, haftalarımı da öyle, Tüm saatlerim olurdun sen, ben seni saniyelere bölmeye çalışırken..
Sen bir pazartesi günü olsan, en çok sonbahara yakışırdın.
Mutluluğunun içinde hüznün saklı olduğunu bilirdim ben, ve bir tek ben sana
dokunabilirdim, bir bankın üstünden, kaldırım kenarından, bir vapur iskelesinden elimi kaldırdığım anda.
Sen benim küçük sırrım olurdun o sonbaharın her sabahında, yüzümdeki gülümsemem..
Seni bir pazartesi günü kaybetsem, toprağın kahverengisi karaya mı çalardı
Kasımın soğuğu dona belki, bir yavru kedinin ölü bedenini bulurdum bir ağacın altında.
Belki bir bilge dede ağıt yakardı
Gidişin yakışmazdı yani hiçbir mevsime
Sen en iyisi mi gitme diyemediğim
Şimdi karın üstüne anlamsız şekiller çizmiyorum, büyük cepli hırkalar giyinmiyorum
Ve bir şeylere aptal bir tebessümle bakmayı bırakalı çok oldu..
Ben de çılgın mutsuz kalabalığa karıştım anlayacağın
Bir tutam sihire ihtiyaç duyuyorum veya bir dokunuşa
Umudu suya bırakmış biri gibi,
şimdi katı olan her şey buharlaşıyor sanki..***Bu arada her şey yolunda:)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder