Bilmiyorum Türkiye bir şey hatırlıyor mu?
Ve bugün ben artık bu köşeden herhangi bir şekilde Ölüm Oruçlarıyla ilgili yazmak istemesem de dayanamıyorum. Çünkü utanıyorum. Aynı Steve McQueen'in ikinci filminin ismi gibi (Shame). Çoğunluğun nasıl fütursuzca resmi ideoloji bağımlılığına kapıldığını görüyorum.
Ölsünler çığlıkları atanlar için de, buna kayıtsız kalanlar için de. Hepsinin adına utanıyorum. 2000 yılında yaşanan ölüm oruçlarının yakın takipçisi olarak yüreğimizin, biz toklar için söylüyorum, yüreğimizin nasıl ezildiğini hatırlıyorum. Hayata Dönüş operasyonu çerçevesinde ne büyük bir insanlık ihlali işlendiğini de, buna karşı bir şeyler yapmaya çalışanların nelere maruz kaldığını hatırlıyorum...
Evini ziyaret ettiğimiz Ölüm Orucu direnişçisi Hüseyin Yıldız'ın ölüme en yakın andayken bile direnmesi, Hacı Bektas Şenliklerinde yoldaşımız,arkadaşımız, en yakınımız Mehmet'in 1996 gazisi olmasına rağmen en dirayetlimiz olması, bunlar direnişin gerçek yüzü.
Şimdi 62.gün ve ben korkarak bekliyorum. Çünkü onlar teker teker en temel yetilerini yitirirken, biz insanlığımızı kaybediyoruz. Telafisi olmayacak bir şekilde, bir utanç çentiği daha atıyoruz tarihimize.
Her kim olurlarsa olsunlar veya hangi dünya görüşünde veya sizin için düşmanlar, her neyse işte, unutmayın ki bu bir sıcak savaş değil, sizler elinizde sandviçleriniz, tostlarınızla beslenirken, tek öğününü kaçırdığınız için bile kan şekeriniz düşerken
onlar bedenlerini ölüme yatırıyorlar.Bir kere düşünün.
Ölüm onların tek bedeli, ya geri kalanların ki?
Bu duruşun kefaretini kim ödeyecek peki?
Utanıyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder