İnsanları pek sevmediğim zamanlar olur.
Ama
Düşüncesinden dolayı sevmediğim insan pek olmaz.
Hatta düşünemeyenlerle bile belli noktalarda uzlaşılabilir.
Sevmediklerim, düşüncemden dolayı beni sevmeyenler.
Üniversiteyi ilk kazandığım sene, ülke genelinde Tarih Bölümlerinin baskın derecede milliyetçilerin/ülkücülerin/muhafazakarların hakimiyetinde olduğunu biliyordum.
Hem öğretim kadrosu, hem öğrenci popülasyonu olarak.
Bunu pratik olarak hiç tecrübe etmemiş ben, 1 hafta gecikmeli başladığım Uludağ Üniversitesi, Tarih sınıfına adımımı atar atmaz, bu gerçekle yüzleştim.
28 Şubat mağdurları-Sızıntı ekibi-Milliyetçi Muhafazakarlar ve Şeker kızlardan gayri, pek etli sütlüye karışmayacak, mezun olalım da uzaklaştırma almayalım ama niyetimiz iyicilerden ortaya bir karışık...
İlk ders, Metodoloji (hafızam beni yanıltmıyorsa).. O günlerde yine gündemde Ermeni Soykırımı... Sınıf söz hakkı bile almadan birbirini onaylayıp curcuna ve gürültüyle yuvarlanıyorken, ilk söz hakkımı kullanmak için elimi kaldırdım, kendimce, hani çok da göze batmayan ama değişik bir bakış açısını dile getirmeye çalıştım. Hoca ismimi sordu, yanlış hatırlamıyorsam ismimin yanına küçük bir işaret koydu..
Ama o hocanın sınıfta ilk benim ismimi öğrenmiş olması da buna denk gelir. İkinci derste bunu da tecrübe ettik tabii..
İkinci haftada, bir köşede toplanmış beş altı erkeğin, komünist bu dayak istiyor.. dediklerini duyduğumda, yüreğim daralmadı değil.. Hani şey gibi... Çocukken daha ateist olduğum için mahalleden bazı arkadaşlarımın benden korktuğu, solcu (artık orta okul sıralarından bahsediyorum) olduğum için, anarşik damgasıyla yadırgandığımı falan unutmamıştım.
O zamanlar yani çocukken bu kadar hoşgörülü değildim tabii. Hoşgörü de büyüdükçe öğrenilen bir şey..
Neyse 4 sene boyunca, kendi bölümümden arkadaşlarımda çok az iletişim kurabildim. Bir kaç değerliyi tenzih ederek konuşmam gerekirse, zamanla birbirimizden nefret etmememiz gerektiğini bile öğrendik.
Hayatım boyunca da böyle oldu tabii, bazıları ateist olduğum için cayır cayır yanmam gerekmediğine, özümde iyi bir insan olduğuma :) karar verdiler. Ben de bazılarının gerçekten özünde iyi insan olduğunu gördüm..
Daha önce de söylediğim gibi Felsefe grubundandı çoğu arkadaşım. Onlarla da çılgınca tartıştığımız, bazen orta yolu bulamadığımız zamanlar oldu. Yine de birlikte mücadele ettik tabii. Birlikte yargılandık, göz altına alındık, dayak yedik, okuduk, toplantık, araştırdık, klüpler kurduk, geziler düzenledik vs.
Bilgi de hoşgörü gibi eklenerek gelişiyor, büyüyor.
Mezun olduk, işe ilk başladığım zaman Ramazana denk geldi. Ramazanda klasiktir, oruç tutmayana niye tutmadığını sormak. Yeni tanışmışız insanlarla, yalan da söylemek istemiyorum tabii, üç beş arkadaşı alt kattaki pasaport odasına çağırdım, hatırlıyorum.. Size bir şey açıklayacağım dedim. Oruç tutmuyorum çünkü ben ateistim..
Ay ne zormuş hayat, şimdi sormayana bile bazen bir çırpıda söylüyorum..
Seçimler yaklaşıyor, daha önce (ilk seçmenliğimde) ÖDP'ye oy verdiğim için bölücü, boş oycu falan ilan edildim, edildik ÖDP'nin yeni kurulduğu zamanlar, 90'ların sonları..
Sonra boykot ettik, bizim temsicimiz yok dedik, uzun uzun üşenmeden anlattık nedenlerimizi , olmadı. Yine sevmediler bizi :)
Şimdi yıllar sonra, HDP dedik. Yani çocuk katili/terörist/bölücü/tanımsız küfürler vs bir yana, 36 yaşında bir kadınım. Ne okuduklarımı ne yaşadıklarımı yarıştırma niyetim yok tabii, ama
Neden CHP değil? sorusu mu çok ironik, Şaka sanırım, şaka yapıyorsun!! refleksi mi bilmiyorum ama, ezber hezeyanlardan gına geldi.
Geçen bir taksiciye kime oy kullanıyorsun diye sorduğumda bana MHP dedi. İnanmayacaksınız ama Kastamonulu arkadaştan nefret etmedim, hatta, AMAN TANRIIIIM, nasıl olur neden?? diye sormayan bir HDP seçmeniyim. Ve "Bahçelievler katliamından' beri MHP'den nefret ederim..
Uzun lafın kısası, kimseyi hoşgörüye çağırmıyorum.
Ancak vur-kaç politakası yapmadan da sohbet edebileceğiniz farklı düşünceden arkadaşlarınız, tanıdıklarınız olmasını diliyorum sizin için.
Biraz daha büyüyünce sekterliğinizden kurtulmanızı (tamamen kendiniz için), başkalarına sorduğunuz soruların aynını kendinize sormanızı, veya aynı soruların size sorulduğu ve bir uzaylı gibi hissettiğiniz ortamlar diliyorum size.
İnanın ki bu dileklerim hiç de kötü niyetli değil.
Ama bir düşüncen olması güzel de be arkadaşım, tek düşünce senin düşüncen mi, senin düşüncen-senin düşüncen mi, biraz da ona bak bari.
Not: Bu yazı çok biraz törpülenmiştir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder