8 Ocak 2015 Perşembe

Charlie Hebdo'dan Turan Dursun'a, bence de kesinlikle 'Dİn Bu'

Akşam saatlerinde @barikanınkuyusu bana bir mesaj atmıştı, Fransa'da olanları duydun mu, şeklinde. Sonra işte twitter'dan takip ve onun devamında yaşadığım hayal kırıklığı paha biçilemez.
Bu ve benzeri cümleler kurmaktan yoruldum. Facebooktaki profil resmimi değiştirmekten de. Artık politik bir şey düşünmekten de yoruldum. Ne biçim bir memlekette yaşıyorsak eğer, tüm insanı içten içe öldüren bulaşıcı bir tiksinti virüsü var gibi.
Neyse çok uzun yazmayacağım. Ama bir ateist olarak toplumun en ötekisi gibi hissettiğim anlardan biriydi.
Dün bu iğrenç olay yaşandıktan sonra ulusal kanallardan özel kanallara hemen hemen her yerde aynı şey konuşuluyor, ortalama tivitler atılıyor, genel görüş genel çerçevede değerlendiriliyordu.
Olabilir.

Şimdi benim elimde telefonum öyle veya böyle konuyla ilgili ne yazmam gerektiğini düşünürken aslında kafamın içindekileri tivite sığdıramayacağımı anladım. Bu bir.
Ama daha da önemlisi, yazdığım yoruma hashtag koyarsam, çok tepki alır mıyım acaba diye tereddüt ettim. Bunun adı da korku. Bu da iki.

Neyse şimdi kendime ait alanımdan yorumlamam sanırım daha kolay. Bunun için de beni asmaya kalkmazlar umarım.

Ateist, marxist, sosyalist, kadın, demokrat vs. olarak, diyeceğim şudur.
Tüm dinlere eşit mesafedeyim. Yani tüm dinlerden eşit mesafede tiksindiğim doğrudur. 
Hiçbir dinin veya mezhebin insalık tarihi adına hayırlı bir şey yaptığını, işlevsel anlamda bir fayda sağladığını düşünmüyorum. Ayrıştırıcı olan veya seçemediğimiz diğer her şeye benzer şekilde. 
Bu söylediğim bir faşizm değil hele islamifobi hiç  değil, çünkü bunu tiksintiyle karşılamama rağmen hiçbir inananı, imanhaneyi, inanç önderini yok etmeye, öldürmeye, işkence etmeye kalkışmadım ve kalkışmayı planlamadım. 
Bundan sonraki yakın veya uzak gelecek içinde de böyle bir niyetim yok.
Gerçek müslümanlık bu değil? Gerçek müslümanlık ne peki? Gerçek müslümanlığın, bireyin kendi hayatından çıktığı anda yaşananları hepimiz hatırlayacak yaştayız. Şeriat toplumlarının yöntemlerini, bu olgunun hakim olduğu kendi coğrafyamızdaki sekterliği sağolsunlar fazlasıyla tecrübe ettik.
Şunu demek istiyor olabilirim ve affınızla da hiç ilgilenmiyorum. 
Gerçek müslümanlık bu. Hoşgörüsüzlük. Kendine benzetme çabası. Tahammülsüzlük. Nefret söylemi. 
Zaten kendinden başka herkesi cehenneme gitmeye tutsak eden bir 'görüş'ün altında nasıl bir harikalar  diyarı yatabilir ki? Teolog falan değilim. Olmaya gerek  de yok. Turan Dursun'u da hatırlıyorum. Yüzünü dünyaya dönmeyen ve bilimden ve sanattan beslenmeyen tüm düşüncelerin karanlığa mahkum olduğunu ve ötekileri karartmakta kararlı olduğunu biliyorum. O yüzden tartışma, bu gerçek müslümanlık değil başlığı altında değil de, din hangi kaynaktan beslenerek, hangi ihtiyacı gidererek bu şekilde güç kazanıyor, kitlelere ulaşmak için hangi araçları kullanıyor, kullandıktan sonra aradan yükselen özel zümreler neler yapabiliyor.. gibi başlıklara eğilirsek eğer, en azından bir çıt daha bir yere varma ihtimalimiz olabilir.
Benim korkum batı dünyasında yükselmekte olan İslamifobi değil. Bu bir kontör 'düşünce' modeli veya karşı çıktığı şeyin tıpatıp kendisi. Onu da aynı şekilde ele almak lazım. Bu fanatikliğe karşı topyekün karşı çıkarken, İslam aleminin 'gerçek özünden' beslenerek değil de, toplumsal ve tarihi gerçeklerden yola çıkarak ilerleyebiliriz bence. Çünkü varolması, ötekinin varolmamasına bu kadar bağlı bir 'düşünce', sizi de her an yok edebilir. Tesadüfen değil. 
Yani müslümanlık ve tüm diğerleri için diyeceğim şey, Din bu!

Saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder