ütopya ile distopya arasındaki temel fark geleceğe bakış açısıdır.
Labirent Serisi 3 kitaptan oluşuyor, aksiyon fantastik gizem ama temelde distopik. Gelecekte bir şey olmuş.. bu en başlarda bir sır ve genç çocuklar gözlerini bir asansörde açıyor. Kendileriyle ilgili hiçbir şey hatırlamadan, isimleri dahil. ve bu asansör onları bir labirente çıkartıyor. Veya labirentin tam ortasındaki boşlukta yaşamaya mahkumlar. Her ay 1 yeni çocuk katılır. Çaylak. Ve içeride bir sistem oluşmuş. Hayatta kalmaları lazım. Kimileri aşçı kimileri botanikten sorumlu kimileri koşucu. Sistemin en üstündekiler koşucular. Çünkü labilerente belli aralıklarla girmeye koşmaya labirentin planını çıkarmaya ve hayatta kalmaya mecburlar. Yani aynı zamanda akıllı, planlı, ve güçlü hafızalı olmalılar. Labirentin 8 kapısı sabahın erken saatinde açılıp, gün batımında aynı saatte kapanıyor. İşte koşabilme süreleri bununla kısıtlı. Labirentin taştan duvarları kapandıktan sonra hem de her defasında labirent değişiyor ve ortaya insanları öldürmekle sorumlu canavarlar çıkıyor. Eğer kapılar kapandığında labirentin içindeysen hala asla geri dönemezsin.
Bu asıl olarak ilk kitabın, Ölümcül Kaçış'ın özetiydi.
İkinci kitap Ateş Deneyleri, bu sefer macera kaldığı ters köşeden devam ediyor. Karanlık bir koridor boyunca yürümek zorunda kalanlar, güneş patlamasıyla yok olmaya gelmiş bir dünyaya çıkıyorlar. Daha da korkuncu ise kimseye güvenemeyecek kadar ihanete uğramış olmaları. Bunun üstüne Işıl hastalığı ve bu her bir kişiyi sancılı bir ölüme hatta deliliğe mahkum ediyor. Ancak oyun ikinci kitapta da bitmiyor. Çünkü belli ki yaratıcıların bir hesabı var. Bir şeyin peşindeler. Işıl hastalığının doğal yollarla engellenmeyeceği konusunda herkes hem fikir. En zengininden en fakirine herkes ölümle pençeleşirken hiçbir genetik/bilimsel açıklaması olmadan bu hastalığa bağışık olan bir kaç çocuğun açıklaması ne olabilir?
Üçüncü kitaba kadar okuyucuyu o macera içinde yoruyor. Ve son kitapta her şey neredeyse başladığı noktaya varıyor.
Etkileyici.
Sürprizi çok bozmak istemediğim için daha çok detay vermiyorum ama tür sevenler için rahatça okunabileceğinden eminim. Bence edinebilirsiniz.
Şimdi gelelim asıl önemli kısma.
Başka bir seri daha bitirdim. Bunun film projesi sanırım 2016'ya sarkabilir. Şu an film haklarıyla ilgili yapım şirketleri görüşüyorlarmış.
Hemen hemen tüm distopyaları takip etmeye çalışan biri olarak, son zamanlarda okuduklarımın en iyisi diyebilirim.
Teri Terry'nin 3lemesi
2054-Çıkış Yok
2055-Büyük Hesaplaşma
2056-İsyan
Yazar hakkında fazla bilgi edinemedim ancak bildiğim kadarıyla Fransa menşeli. Bir çok ayrı mesleki alanda çalışma yapıp sonunda yazarlıkta karar kılmışa benziyor. Ne de iyi yapmış. Ayrıca yazım süreciyle ilgili ikinci kitabın sonunda bir roportaj bulmanız da mümkün. Kendi websitesinden de daha detaylı bilgi.
Kitaplara gelirsek, Kyla baş karakterimiz. Ve geleceğin dünyasında suçu önleme yöntemleri değişmiş. 16 yaşını geçmemiş tüm suçlular hafızaları silinerek yeniden programlandırılıyorlar ve levo takmaya mecburlar. Levo onların tüm duygularını ve dürtülerini belli bir sınırda tutmaya yarayan bir saat, bir bileklik. Levo, insanın genel olarak hep mutluğun sınırında kalması gerektiğini söylüyor. Böylelikle insanı şiddete iten bütün her şeyden uzak kalmanın bir yolu. Tabii bir de idam edilmemenin. Kyla yeni ailesine teslim ediliyor. DAha önce hastanede ona programlama boyunca öğrettikleri gibi, onlara anne baba ve abla diyecek. Kendiyle ilgili tek bildiği şey bu.
En azından belli bir yere kadar öyle sanıyorsunuz. Sonra bir terslik ortaya çıkıyor tabii. Kyla koşmayı çok seviyor ama aynı zamanda ona gerçekmiş gibi gelen her gece yüzleşmek zorunda kaldığı kabusları var. Birileriyle konuşuyor, birilerinden kaçıyor. Ama uydurma olamayacak kadar gerçek. Toplumun katı kuralları karşısında kimseye güvenmemenin başka bir boyutunda Kyla. Kim iyi veya kim düşman kesinlikle belli değil. Ancak sınırların bu kadar net ve kati olduğu bir dünyada ayakta kalabilmesi için uyum göstermek zorunda olduğunun farkında. Çünkü ne de olsa ona artık ikinci bir şans sağlanmış. Programlanmış olmanın en 'güzel' yanı. O artık eskiden yaptığı suçla yüzleşmek zorunda değil. Ve bunun karşılığında her şeye tekrardan başlayabilir. Bu yalnızca suç işleyenlere has bir uygulama..
Veya gerçekten öyle mi? Kyla geçmişte ne yaptığını bilmiyor ama yapamayacağı şeyler var gibi duruyor. Kyla bir sağlak. Ancak elini ilk kestiği gün sol eliyle dahi iyi resim yapabildiğini görüyor. Ve sonra onu güvende tutmak zorunda olan yeni babası. Ve her hafta hesap vermek zorunda olduğu sorumlu öğretmeni. Ve Ben. Onunla toplantıda tanışıyor. Hayatı boyunca güvenebileceği tek adam gibi görünen Ben.
Ve sonra ikinci kitap, hafızanın kapılarını ufak ufak açmaya başlıyor. Birlikte kaldığı ailesinin kim olduğu ortaya çıkmaya başlamış, geçmişte bazı şeylerde terslik olma ihtimalleri artmış. Kimin suçlu kimin masum olduğuna kim karar veriyor? Her şey bir karmaşa ama hepsi sizi son kitaba götürüyor. Maceranın sonuna. İsyana.
Bir gözetleme toplumunun nihai sonu, büyük birader mi dersiniz, siz bilirsiniz, tep tipleştirmenin öteki yüzü ve tipsizleştirmenin. Sistem bir şeyi koruyor. Güç. İktidar. Foucault yanılsaması mı? Hayır bence gerçek. İktidar ve güç ilişkisi karşısında adalet zedeleniyor. Bilgi küçülüyor.
Bir gözetleme toplumunun nihai sonu, büyük birader mi dersiniz, siz bilirsiniz, tep tipleştirmenin öteki yüzü ve tipsizleştirmenin. Sistem bir şeyi koruyor. Güç. İktidar. Foucault yanılsaması mı? Hayır bence gerçek. İktidar ve güç ilişkisi karşısında adalet zedeleniyor. Bilgi küçülüyor.
Çok iyi kurgulanmış bir distopik üçleme olduğunu düşünüyorum. Ve tekrardan zaten hali hazırda diğerlerini okumuş olduğunuzu farz ederek bunları öneriyorum.
Dip not: Son bir yılda her kitabı (yaklaşık 20) yarım bıraktıktan sonra, iki haftada 6 kitabı bitirmiş olmanın verdiği gazla devam ediyorum. Üşenmeyin birşeyler okuyun, ekrandan değil ama.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder