9 Eylül 2014 Salı

Almanya macerası

Atatürk havalimanındayım. İki büyük poşet elimde, ve tekerlekli valizim, parmaklarım birbirine girmiş durumda. Ne o işten veya tatilden mi dönüyorum. He ya.
Taksiye bindim.
Nerede olduğum umurumda değil, çünkü tek başına yapılan uçak yolculuklarından hiç haz etmem. Haz etmediğim diğer bir çok şeyin yanında bu ufak mı kalır, evet.
İki tane antidepresan üzerine iki ufak şişe şarap içmişim. Neden?
Çünkü uçak daha havalanmadan pilot uyarı geçti. Türbülans vs. olabilir. Kemerlerinizi çözmeyin. Hay allahım dedim. Bu sefer yanımda tırnaklarımı geçirebileceğim kimse yok.
İş gezisini tatille birleştirmenin kefareti bu mu? He ya...

Şöfor amca bekliyor benden, nereye diye sordu. Yeni... dedim, devam etmedim.
Bostancı'ya sür abi, diye bitirdim.

Flashforward.
Kafam o kadar ağırdı ki, kendimi taşıyamayan o halimle, kaktüsü nasıl taşıyacaktım. Çocukça tabii. Ben de vazgeçtim.
İstikamet, bizim ora.

Flashback.
Almanları sevmeyen karşısında artık beni bulur. Uzun uzun eğitim serüveniyle kimseyi sıkmayacağım. Ama o disiplinli, o iş odaklı Almanların akşam içkili yemek masasında nasıl eğlenceli, arkadaş canlısı ve konuşkan olduklarına inanamazsınız. Enternasyonel bir eğlence dilleri ve aralıksız bira içme kapasitesi.
Ve lütfen bırakın yemekleri onlar seçsinler. Yarı almanca yarı ingilizce menülerden yanlış şeyler  çıkarmanız çok olası. Tecrübeyle sabittir.
Sabah 8 akşam 5'e kadar süren aralıksız bir eğitim serüveni, saat 7'de yemek için buluşma ve oradan da ayarlanan restorana varma falan derken, gece saat 12'ye doğru kendimizi zar zor yatağa atıyoruz.
Ve ben bu tempoda hiç bu kadar az yorulmamıştım.
Toplam 4 gün süren Marl - Recklinghausen serüveni, beni Essen'de bir tren istasyonuna getirdi.
Bu yolculuğun en güzel kısmı bu olacaktı. Neden mi? Ben tüm Almanya seyahati için kendime saçma sapan şeyleri düşünmeyi yasaklamıştım. Yaptım da doğrusu. Keyfim ultra böyle.
Ama Almanya'nın kuzeyinden ortasına sürecek olan bir tren seferinde beni kimse düşünmekten alıkoyamazdı. Plan bu ya, ben Almanca aksanla yapılan ingilizce anonsların arasında tabelayı takip ederken, vay be bu Almanlar da ne kadar dakikler derken, bir saat öncesinde geldiğim tren istasyonunda, kendi binmem gereken trenimin gidişini izledim. Vay halime.
Daha önce İrlanda'da bir uçak, İskoçya'da bir tren, kaçırmış olan ben Essen'de yine... Neyse, türkçe küfretmek bazen iyidir. Hele yabancı bir memleketteyseniz. Kimse sizi garipsemez... mi sandınız?
Nein!
Hemen iki bacım yanıma geldiler. Ay siz Türk müsünüz? Yüzümde tuhaf bir gülümseme, evet aynen, dedim. Benim tren galiba gitti, çünkü tam 3 dakika geçti hala yok. Bana Almanya'da peron değiştirebilen tren seferlerinden bahsederlerken, ben Alman aksanında İngilizceyi düşünüyordum.
Tam böyle yine yüksek sesle bir feryat halindeyken, gözüme ilişen bir görevliye götüm götüm yanaştım, tane tane ingilizceyle adama treni kaçırdığımı ve ne yapmama gerektiğini sordum. Adam bana Almanca cevap veriyor ki, benim İngilizce aksanımın Almancaya benzer bir yanı var diye düşünmeden edemedim. 'Hay allahım' ağzımdan çıkıverdi tabii.
'Ay Türk müsünüz'
'He valla' deyip de boynuna sarılmayana aşk olsun. 1m2 alanda yalnızca 3 dakikada bu kadar Türkiye'liye denk gelebileceğiniz başka memleket yok tabii.
Neyse benim amca bana hiç ektra para ödetmeden, gariban kontenjanından beni daha hızlı bir trene transfer etti, hem de yalnızca 50 dakika bekleyecek olmamdan dolayı binbir tane özür dileyerek. Yerim.

Bir süredir hayat bir tuhaf gidiyordu. Benim en sevdiğim dilin ülkesi bana tabii ki iyi gelecekti. Fazlası geldi.
Spontene Nürnberg'de düzenlenen Redbull District Ride'a denk geldim. İnanılmaz.
Spontene Nürnberg'de düzenlenen Volksfest.. Diyecek laf bile bulamıyorum. Yıllardır yahu şu Octobarfast'e gitsek planı yapıp yapıp iptal eden ben değil miydim? Tam da Recklinghausen'de arkadaş olduğum Almanların beni Stuttgart'a gitmeye ikna etmesinin üzerinden yalnızca 24 saat geçmiş.
Çadırlar kurulmuş, her yer karnaval yeri. Herkesler içiyorlar, canlı performanslar ve Nurnberger Bratwurst, bana Almanca nasıl isteyeceğimi bile ezberlettiler... ve Midnight Ladies'in inanılmaz performansı, arka masadaki kalabalık masanın bizimle olan kontağı, Huuuu çok iyiydi.
1 litrelik olan bardakları tek elle kaldırmak dışında bir sorun yaşamadım.

Tavsiyeler.
Ölmenden Almanya'yı görün, kuzeyden güneye gezin.
Bratwurst, Nürnberger yiyin
En az bir bira festivaline, Almanya'nın herhangi bir kentinde katılın.
Kaiserburg'dan Nurnberg manzarasını elinizde biranızla izleyin
Bratwurst Röslein, memleketin en ünlü restoranı, çok paranız varsa uğrayın
Enchilada Cocktail Bar, Singapure sling :)
Az daha unutuyordum, ömrü hayatımda gördüğüm en güzel havai fişek gösterisi..
tüm aileyi seviyorum




çeviriyle yemek seçmece
 Enchilada Cocktail Bar
Midnight Ladies, züpper!

 gözlerinizi az kısıp bakarsanız, bizi orada seçebilirsiniz, Şafak'ın üstün fotograf yetisinin sergisini görmektesiniz, vauuuvvvvv!!!

Bir de her yer yeşil yeşil, her yer yaşanabilir, bu kadar gelişmiş bir endüstri ülkesinin bu kadar yeşil olabilmesine şaşırmamak elde değil.
Tertemiz, çoğu Avrupa gibi.
13 yıl sonra tekrar Almanya'ya gitmenin dayanılmaz sevinci.
Tüm o kimya litaratüründen sonra gevşeyen kaslarınız.
Koy gitsin hayata, baksana dünya nasıl da dönüyor demez mi insan

Sonuç.
Uçak yine düşmedi ki, zaten inanılmaz bir anlaşma yapmışlığım var. Ayrıca düşeydi de kafam acayip iyiydi yani.
İstanbul'a geldik. Bok mu var?
Yahu iki gün gittin diye, senin bi tarafların kalktı demeyin. Almanya'yı daha başka seviyordum, şimdi Almanları da.
Sonuç, seve seve geldik.
Aslında güzel bir kaç hisle geldim ki memlekete, buranın o kaotik çekim gücü beni hızla içeri çekti.
Halbuki ben neredeyim, şehir nerede.
Kendisine de öyle dedim.
Bak dedim, her şey iyi. Bunu geç dedi.
Bak bu önemli değil mi dedim, ben iyileşmekten bahsediyorum sana, ve bence bu çok değerli. Bok yoluna gitmesin Niyazi dedim.
Sustu.
E napalım.
Boynumuz kıldan ince. Hatırladıklarımız ağırlığı omzumuzda hatırlamadıklarımız.. hakkında konuşmuyorum bile.
Düşünmek istiyor ademoğlu. Ne diyelim. Ben beynimin düşünen kısmını buzluğa koydum.
Pek bir işlevi yoktu zatii.
Sonuç olarak,
Havvakızlarından ilke benim adım. Seni seviyorum.
3!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder