6 Şubat 2014 Perşembe

yağmurdan kaçarken rimeli akanlar ve diğerleri

Yağmurdan kaçarken salaklaşan insanlar tanırsınız hani.
Her zaman salaklaşmanın bin bir türlü haline şahit olmuşsunuzdur ama yine de şaşırırsınız.
Münferit bir durum bahsettiğim. Münferit bir cinsin robotik refleksi.
Çağımızın tuhaf bir fobik durumunun dışavurumu belki.
Veya genel kaidelere göre şekillenmiş estetik-duruş kaygısının hayat buluşu.
Veya en iyisi mi tüm bu seçenekleri boşverin.
Düpedüz salaklık diyelim. Düpedüz traji-komiklik.
Düpedüz ingiliz yapımı bir kara mizah, dünyanın sonu alameti, bir felaket filmi.
Kaçışan, koşuşan, sığınan, panikleyen, kızgın ifadeli, şaşkın, hay allahım napacağızlılar. Nereden çıktı bu yağmurlar?
Gökten taş yağıyormuşcasına şemsiyelerinin altına saklanan, köhne boşluklar arayan, büfelere sığınan insanlar ve özellikle kadınlar.
Yani bırakın kasırga coğrafyalarını, belki yalnızca hafif bir meltem haline bile abartılı tepkilerle girişen, tragedyalılar. Kendince küçük çaplı aktristler bunlar. Fabrika çıkışlılar, fabrika ayarlarına dönmekten o derece korkanlar.
Fönlü saçlarının bozulmasından, kirpiklerindeki balçık kıvamındaki rimellerin akmasından, veya bilinmez bir su temasından maskelerinin bozulacağından tırsan kadınlar.

Sonra türlü insanlar tanırsınız. Türlü cesurlar. Aslında bilirsiniz ki onlar, hayatın gerçek sorunlara karşı bile şemsiye kaldırmazlar. Başlarını dik tutanlar onlar. Yağmurdan erimeyeceklerini bilen, kendilerine şeker havası vermeyen veya en sevdiği renk pembe olmayan kadınlar. Gurur duyarsınız.
Kar yağdığı zaman bir camın arkasından bakmakla yetinmeyenlere, sağanakta, hem de fırtınaya inat bedenini öne itenlere, mesela tazyikli suya bedenini siper edenlere, elinizde değildir hani hayran olursunuz.

Bu kış kuraklık kışı. Belki de mayıs haziran olaylarına inat, tomalardan sıkılan suya inat, yağmur yağmadı. Belki de yağmuru birileri ayakkabı kutularında evlerine sakladılar. Kim bilir?
Yani bir tarafta şekilleri bozulmayacak ve kendilerini daha güvende hisseden kızcağızlar var. Onlar için ne mutlu!
Bir tarafta da kadınlar.. isimleri yazmakla bitmeyen yağmur insanlar. Yağmuru bekliyorlar.
Adliye önlerinde, meydanlarda, sabah işe giderken, gece sokakta yürürken, gerdek odalarında, parmaklık arkalarında, cenaze evlerinde yılmadan tükenmeden yağmuru bekliyorlar.
Kuraklığı da kendilerine dert ediniyorlar onlar, bu koca pisliğin ancak böyle akıp gideceğine de inanıyorlar tabii. Rüzgara karşı yürümekten korkmayan, ıslanmakla çirkinleşmeyen, güzel kadınlar... anısına olsun bu yazı.









1 yorum:

  1. evet ıslanmakla çirkinleşmeyen.. hatta daha da güzelleşen.. ne yaparlarsa yapsınlar hep güzel olan ve güzel kalan kadınlar..
    ayrıca, söylemesem olmaz..
    ancak öyle bir kadın böyle güzel anlatabilirdi...

    YanıtlaSil