canımızı istediler verdik, yaraladılar, ezdiler, sakat bıraktılar, kafamıza mermi sıktılar, plastiğini sıktılar, ciğerlerimizi gazla doldurdular, yetmedi portakalını attılar, yetmedi tazyikli su, yetmedi ilaçlısını attılar, kafelerin içine kadar, taksimin, harbiyenin, pangaltı, cihangir, tepebaşı, tarlabaşı, e-5 tarafı, mecidiyeköy, göztepe, bağdat caddesi, uzunçayır, kartal bağlantısı, gazi mahallesi, ve tüm ara sokakları, apartman boşlukları, o da yetmedi, tırmanabildikleri kadar tırmandılar, evlerimizin camlarından içeriye sıktılar, yere düştüğümüzde bir daha vurdular, duvar diplerinde sıkıştırdılar, yüz yıllık kan davasının öcünü alır gibi, saçımızdan sürdüler, ensemizden vurdular, yere attılar, kaldırdılar, bir daha attılar, çadırlarımızı darma duman ettiler, kütüphanemizi yıktılar, içinden silahlar, kurşunlar ve bilimum örgüt argümanı çıkardılar, bizi göz altına aldılar, bazen doldurdukları otobüslerle yalnızca bir süre dolaştırıp, nereye götüreceklerini bilemedikleri için bir köşe başında geri bıraktılar, bizi göz altına aldılar, döve döve - söve söve, bizi yargıladılar, bir bölümümüzü bıraktılar, tutuklu yargıladılar, örgüt üyesi, marjinal, çapulcu, terörist, neüdüğü belirsiz embesiller diye yaftaladılar, saflar bunlar saf dediler, delil olarak baretimizi, gazmaskemizi, utanmasalar don lastiğimizi gösterdiler, atom bombasının tarifini, tiyatro biletlerini, tivitır yazılarını fatura ettiler, yok faiz lobisinin yok uluslararası medyanın yok büyük kapitalistlerin yok partilerin kullandığından bahsettiler, meydanlara çıktılar, evet bunlar ayyaş camiilerde ayakkabıyla grup seks yaptılar, başörtülü kadının üstüne işediler diye ananslodılar, polisten ordusu yetmezmiş gibi, sivillerini, yetmezmiş gibi faşistlerini üzerimize saldılar, bizi yalnızca başka kentlerde değil, aynı zamanda istanbulun göbeğinde, yeniköyde tartakladılar, yardımcı olmaya çalışan doktorlara soruşturma açtılar, avukatları darpla adliyeden gözaltına aldılar, içki içmediler diyen imamı işinden aldılar, bu da yetmedi tabii, köprünün üstünden düşen polisin katili ilan ettiler, alluhaekberlerle, alahalah'larla, biz müslümanların kardeşiyiz dedirttikleri bir ordu nüfuz ettiler, başörtü/laik tartışmasını 28 şubat ekseninde tekrar açtılar, temcit pilavından hallice, aynı şeyleri tekrar etti durdular.. ilk başta bdp'ye ve mhp'ye sağduyusundan dolayı teşekkür ettiler, meydanlardan uzak olmayı, sağduyulu olmaya eş ettiler, sonra birgün yine öcalını terörist başı, kürtleri öteki, mhplileri hain ilan ettiler, halihazırda satın alınmış basını olduğu gibi baskı altında tutmayı başardılar, öncelikle istanbul olmak üzere, ankara, eskişehir, antalya, antakya sallanırken onlar penguenlerini, güzellik yarışmalarını, dizilerini göstermeyi tercih ettiler, cenazelerimizi meydanlara sokmadılar, anaları yalvarttılar, bizim değerlerimize, ifade etme şekillerimize paçavra dediler, tiksindikleri türk bayrağı ile doldurdular meydanlarını, para ile satın aldıklarının, para için başkasına gideceklerini düşünmeden, gazi yi yine kemalleştirdiler, yarın kemali yine atalaştırmalarını biz beklerken, cumhuriyetin ve demokrasinin ana değerlerini saldırdılar, bunu yaparken de kendileri mazlum edebiyatı yaptılar, ekonomiyi düzelttik, barışı sağladık, eğitimi hizaya getirdik diye gururlandılar, küçücük kız çocuklarının eline, nasıl koca isteyeceklerine dair pankartlar verdiler, iki kelimeyi bir araya getiremeyen insanları üçe beşe kamera önüne geçirdiler, paraları ve güçleri satınalabilidği kadar aldılar, sattılar, yine aldılar, stoklarını bitirdiklerinde, hızla yurtdışından sipariş ettiler, utanmazca en az 150 metreden atın uyarılarını 15'ten de daralttılar, kafalarımıza bilerek hedef alınmış mermileri, önlerindeki kalkanları, akan gözlerimiz, yiten gençlerimiz, meydana gelen analarımıza rağmen, bir saçmalama edebiyatı yarattılar..
yapılan üç kuruşluk anketlerin peşinde koştuğumuz için değil tabii, bizim üstümüze tanklarınızı tomalarımızı sürdükçe onlar, biz de korkuyla baş etmeyi öğrendik, bunu hesaplayamadılar, biz artık hali hazırda riskleri bile bile, yeni baretlerimizle, yeni maskelerimizle, talcidlerimizle gitmeye devam ettik, edeceğiz.. bir diktatörün dik ölme çabası diyebilirsiniz, veya zafer anlayışı böyle de olabilir, yazılan bir tarihin önünde kollarını sonuna kadar açmanın, zamanı durdurmaya çalışmanın, tersten esen rüzgara karşı durmanın anlamı ne ise, bugün bu iktidarın bize uyguladığı bunca şeyin anlamı
da o kadardır işte. biz artık meydana her indiğimizde ne ile karşılaşacağımızı biliyoruz, neleri feda edebileceğimizi, bu işi nasıl yeneceğimizi, bir parkı aldıklarında onlarca parka girebileceğimizi, serbest kürsüleri, hayvan severleri, eşcinselleri, kürtleri, alevileri, yoldaşları, eski aşkları, arkadaşları, yeni tanışmaları, kucaklaşmaları biliyoruz.
Artık 1 mayısta çıkan provakasyonlara
Terörist kürtlerin ne kadar kaka olduğuna
Tüm ulusalcıların faşist
Eşcinsellerin sapkın
Gazi Mahellesinin terör yuvası
Tence tavanın silah olmasına
Sokağa her çıktığımızda kesin öleceğimize
Gözaltına alınmanın bitim olduğuna
Polisle çatışmanın vatan hainliği olduğuna
Hükümetin sağduyulu davrandığına
Her zaman dürüst olduğuna
Uzlaşmanın evinde oturarak, ses çıkarmayarak sağlandığına
ve buna benzer tüm yalanlara sonunda karnımızı tok ettiler
Yani hepsinin toplamında
Asla sokağa çıkmamaya, düşmanlaştırmaya, ses çıkarmamaya karşı olan tüm tabuları yıktılar...
Bir teşekkür ile bitirmem gerekirse
Bu insanlara tekrardan varolmak, yaşamak ve uğruna savaşmak için, ötekileştirdiğimiz tüm o 'düşmanların' aslında o kadar da düşman olmadığını görmemizi sağladığın için, o yüksek egona, o narsist kişiliğine, o bencil kimliğine, o kendini bilmezliğine, cahilliğine ve öngörüsüzlüğüne binlerce teşekkür ediyorum..
İyi ki böyle yaptın, iyi ki yukarıda yazılanların hepsi senin gerçeğin oldu, yok etmeye çalıştıkça bizim ne kadar çoğaldığımızı hesaplayamadın be kuzum..
Şimdi çok iyi anlıyorum, neden bu kadar korkuyorsun....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder