7 Mart 2013 Perşembe

küçük lokma ye ama ;)

Bazı insanlar bazı şeyler olmak için yaratılmaktan çok, bazı şeyler olmamak için yaratılmışlardır. Yani olmayacakları şeylerin tanımı, onlar hakkında daha samimi bir fikir edinmenizi sağlar. Yaptıklarıyla değil, asla yapmayacaklarıyla bildikleriniz gibi, olduklarıyla değil asla olmayacaklarını bildikleriniz. Ben kendim hakkında konuşurken öyle biriyim işte. Aslalarım, her zamanlardan daha çoktur. Belkilerden nefret edip, griyi asla tercih etmeyenlerdenim. Koyu bir taraftar olamasam da, beşiktaşın renklerini en çok severim, veya çok renkli olan gazetelerden nefret ederim.
Misal..
Dün kumaş pantolonum, ipek gömleğim, ceketim ve topuklu ayakkabılarımla, hiç olmayacak birşeye doğru yola çıktım. Uzaklara. Eskiden asla dediğim birşeyin içine yeni yeni dahil oluyordum. veya aslında belki hiçbiri daha o kadar belli değildi.
Çorlu'ya.
Bir iş toplantısı için oradaki bir fabrikaya yol aldık. Arabada patronum, yurtdışından gelen teknik misafirimiz ve ben.
Sarı bloknotum, keçeli mavi kalemim, föylerim ve içinde kendimce çıktısını aldığım belgelerimle birlikte. Bir de alakasız olacak ama arabanın arka konsolunde sabahtan aldığım ve bir türlü yemesi nasip olmayan simitim. Kahvaltı yapmadan başladığım nadir günlerden bir tanesiydi. Arabanın içinde almanca, ingilizce ve türkçe olmak üzere, çoklu bir sohbet sürüyordu, ben ara ara camdan  dışarı dalıyor, önüme çıkabilecek zorlukları düşünüyordum. Kimya formülleri, hammadde bilgileri, piyasa araştırmaları, muadil ürünler falan filan derken, hangi dilde olacağı belirsiz bir toplantıya doğru sürükleniyordum. Henüz yapım aşamasında olan geleceğe doğru belki. Heyecanımı belli etmemek için sapını sıkıca kavradığım çantam, avucumda ufalanıyor, havanın tüm ayazına inat yüzüme vuran güneş, gözlerimi kamaştırıyor ve sevgili Schulze acaba üşüyor mu, o zaman cam açmamak en iyisi gibilerinden bir hava hakim. 2 saatlik bir yol hikayesinin içindeydim.
Toplantı beklediğimin aksine daha sakin geçti. Ben sayfalarca notumu alıp, tüm söylenenleri kaçırmama çabasında, aslına bakarsanız masanın da en rahat tarafındaydım. Toplam 1 saatlik bir sohbetin ardından ise geriye önümüzdeki hafta tekrarlanmak üzere sözleşme ve iyi sonuç getirebilecek bir güler yüz ile döndük. Tabii bunun üzerine toplam 5 saatimi alan bir yol/toplantı hikayesi, toplam 5 saatlik birikmiş bir açlığa dönüştü.
Eskiden bana sorsalar asla içine  dahil olmayacağım, itinayla uzak durmayı tercih edeceğim bir sektörde yeni işe başlamış olmam yetmemiş gibi, bir de herşeyin yine hiç aklımda olmayan yönde gelişmeye başlaması tuhaf tabii.
İşte insan hayatı burada devreye giriyor. O yüzden büyük konuşmamak lazım diyorum. Sonra söylenenleri böyle takur tukur yememek için :)
Bir yandan da kitap yazmak istiyorum ya, istedikleriyle başarı sağlayamayan ama hayatın süprizleriyle idare eden çoğunluğa dahil olmamak için biraz daha çabalamam lazım galiba. Aslında bunun herhangi bir tarafında sürpriz veya benzerleri mümkün olmayadabilir.
Neyse blog okurlarıma, sevgili arkadaşlarıma verecek haberlerimi özetlersek
evet iş hayatı (resmi) gerçekten iyileşiyor, karışıyor ve büyüyerek üstüme geliyor ama hoş, kabul edilebilir.
kitap/senaryo çalışmaları yarım yamalak bekliyor ve daha bir süre daha beklemede duracak gibi görünüyor, kabul edilemez tabii.
ama bu hafta sonu blogla ilgili yeni birşeyler denemeye kararlıyım. şimdilik gaza geldim yani, blogla uğraşırken tüm yazdıklarımı bloklamam umarım ;) sakarlığımı bilen bilir, neyse şimdilik sevgiler arkadaşlar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder