Değişim yol almaktır. İlerleyebilmektir. Gelişmektir. Ve hepsinin zıttını içinde barındırsa da
bugün bu köşeden size bahsettiğim değişim, makul ölçüde pozitif, yararlı olarak dönüşmektir.
Değişim yalnızca kendi köklerini her defasında başka bir şeye dönüştürmeye çalışmak anlamında devrimsel olarak değil, köklerini koruyarak evrimsel olarak da gerçekleşebilir.
Geçmişi düşündüğün zaman kat ettiğin yolun kendisidir.Değişim bir yoldur yani.
Her türlü etkiye ve etkileşime açık, her adımda bir şeyler ekleyen ve eksilten uzun, sonsuz bir yol.
Bir de tutarlılık var.
Tutarlılık tek başına, bir şeyin değişmesinin tam karşıtlığı, dogmatik bir hareketsizlik veya sürekli aynı devinime sahip olmak değil...
Tutarlılık bilginin davranışa dökülmesiyle gerçekleşir.
Bir insanın sürekli ve aynı hatayı yapması onu hayatta hataya karşı tutarlı kılabilir
ancak herkesin kabul edeceği üzere tutarlı bir insandan bahsetmek mümkün değildir.
Veya mantıksız, anlamsız ve faydasız hareketlerin tekrarlanması, değişmemesi (!) bu da daha çok kişinin bakış açısındaki kısırlıktan veya bir şeyi tekrarlayarak bir şey olma çabasından gelebilmektedir.
Yani hem değişime açık hem tutarlı olmak, sözsel olarak ne kadar kolay ifade edilirse edilsin, her zaman kaymalara ve sapmalara açık insan hayatında zor bir iştir.
Riski yüksektir demek istiyorum.
Neredeyse bir karınca hızında, hayatta hiçbir adım atmadan, neredeyse olduğumuz yerde sayarak bir hayatı hiçlik içinde heba edebiliriz. Sonra buna tutarlılık deriz. Yalandır tabii, arkamızdan birşey yapamadı, olduğu yerde kaldı derler, biz yalnızca gideriz.
Veya uzun atlayışlarla, alakasız kökleri bir araya getirmeye çalışabiliriz, sonra buna ahenk deriz ki bu tanımlama kesinlikle cehaletimizden gelir, veya buna değişim deriz, bu da aslında bizim hadsizliğimizden gelir ve aklımızca uzun atlamalarda şampiyon olan biz, her şey olmaya çalışırken hiçbir şey olamadan göçüp gideriz. Arkamızdan da bize dönek derler ki bunu son derece hak ederiz.
Ve bu senin içinde, o çok derinlerde, aslında..larla başlayan cümlelerin gerisinde ne kadar da şahane, iyi bir insan olduğunun söylenmesiyle kıymetlenmeyiz. Veya ne kadar yürekli (!) veya ne kadar bilgili (!).. Sen, seni sen yapan şeyleri başkaları düşündüğünde, ya hiçbir şey yapmadan kaybolmuş olabilirsin, veya yalnızca hızlı fikir değiştiren bir başka kayıp.
Yani zamana ayak uydurmamak lazım gibi büyük laflar etmiyorum buradan. Ama insan kendini biraz da nakış gibi işlemeli.
Bilgiyle.
Bilmediğiniz şeylerden zaten yükümlü değilsiniz ve daha da önemlisi bu sizin ne olacağınızı belirleyen büyük bir sınav değil. Bu daha çok küçük küçük bir çok sınavın toplamı, hayatın kendisi. Küçük adımlarla büyük işler, aceleye getirilmemiş, içselleştirilmiş bir şeyler yapabilirsiniz. Ne olmaya karar verdiyseniz o yolda emin adımlarla yürüyebilirsiniz. Veya nasıl bir insan olduğunuz tabii ki hepsinden daha çok önemli. Ancak hayat o kadar kolay değil demek istiyorum. Bir zamanlar attığınız sloganları tersine çevirmek için eğer kendinizi bilgiyle yoğurduysanız, yani başlangıç noktanız aslında daha alt bir noktadan geliyorsa ve siz durmadan yükseliyorsanız, bu değişimle doğru orantıda sizin dağarcığınız da artıyorsa,sizden alınacak çok şey vardır emin olabilirsiniz.
Mesela o zaman isminiz Turan Dursun olarak yazılabilir ve onlarca yıl sonra birileri sizi yasaklı, yakılmaya değer ve şeytani bulurken, insanlar hala sizin eserlerinizle beslenebilir. Siz karanlıktan gelen o çirkin çığlıklara kulak asmadan gelişmeye, geliştirmeye devam edebilirsiniz ve bir de yüreklisinizdir. Yürekli olarak anılırsınız. Her zaman.
Ve büyük manşetlerle veda edebilirsiniz.
Veya küçük satır aralarında kaybolursunuz. On yıllık yazdığınız gazetenin sayfalarında on satırlık bir yazı olursunuz. Ve kimse anmaz sizi. Tarihin milyonlarca olan köşelerinden birinde, siz hızlı 'değişimlere' açık kaldığınız için değil yalnızca, bir de tutarlı olmadığınız için. Bir de bilgiyi doğru kullanamadığınız için, öylesine başka biri gibi göçüp gidersiniz. Bir yabancı olarak.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder