2 Ocak 2013 Çarşamba

2013

Bizim işler zaten hiç kolay olmaz, en kolay olanların içinden bile bir zorluk, bedevilik çıkarmakta uzmanlaşmış bile sayılırız. O yüzden benim beklentim o kadar büyük değildi ve o yüzden olabilecek hemen hemen tüm aksiliklere karşı kendimi bir nebze de olsa hazırlamıştım ve ne de olsa 13 geliyor kafasındaydım. Benim uğurlu rakamım, ne kadar kötü olabilirdi ki???
Merak etmeyin olmadı da.
En azından benim için.
Cuma saat 17 00'da outlooka düşen pazartesi günü tatilsiniz mesajı bana toplan 4 günlük tatili müjdeliyordu. Kesintisiz mutluluk başlamıştı yani ve topu topu bir saat sonra işten çıkıyordum. Mötişşş. Sonra nunumla buluşup yemek yeme ve sonrasında erkek kısmıylan bir nevi kaş/kartepe tarafıylan:) bir şeyler içme planım vardı.
Ayın 28'inde maaşımızı yatırmışlardı. Vauuvvv doğrusu. İyi bir başlangıçtı yani.
Cumartesi günü eski dostlarla barışma, on yıllık kırgınlığı sonlandırma günü oldu benim için. Ve tabii bir de amerikalardan gelmiş arkadaşımızı yıllar sonra görüyorduk, artık ikizlerin babası olan sırdaşımızla buluşacaktık falan derken özel bir gece oldu. Eski efsanevi dörtlü bir araya geldi. Güzel bir yılbaşı arifesiydi ve ben, benim için çok kıymetli olan arkadaşımla tekrar bir araya geliyordum. Sanki aradan o kadar yıllar geçmemiş gibi, gerçek bir sözdü. Çünkü gerçek arkadaşınızla ne zaman bir araya gelseniz zaman geçmemiş gibi devam edebilirdiniz. Bizim de öyle oldu ve kendisi pazartesi sabahı, yani yılbaşı sabahı benim yeni yılımı ilk kutlayan kişi oldu :)
Pazar gününü atlamıyorum tabii ki. Çünkü pazartesi günü çok kalabalık olur diye düşünerek Bora'yı pazar günü alışveriş yapmaya ikna etmiştim. Sabah yaşanan üst üste aksiliklere rağmen saat 16 civarında Metro alışveriş merkezine giden biz yaklaşık iki saat süren alışveriş krizinin üstüne bir buçuk saate yakın kasa sırası bekledik! Abartmıyorum ki kasa sıraları reyon sonlarına kadar uzuyordu ve biz sıra beklerkene kelime avında ustaların ustalığına doğru.... şaka şaka... hala pek bir şey yapamıyoruz.
Neyse o kadar saat sıra bekleyip sıra size geldiğinde metro kartınızın olmadığını hayal edin.
Bizim yoktu. Bora bana ben ona öyle saçma sapan bir süre baktıktan sonra, o elindeki telefonla girişten yeni kart çıkarmaya ben elimdeki telefonla bizim çocukları kart numarası için aramaya....
ikimiz tekrar bir araya geldiğimizde,i kimizde de kart veya numarası yoktu. Detaylarına girmeyeceğim ama arka sırayı biraz hayal edin ve kasiyer kızı ve benim suratımı.
Evet Bora'nın boyu benden biraz uzun doğru. O yüzden onu böyle zıplayarak dövmek istedim!
Neyse.
Bir de ta bir ay önceden kafaya barmen olmayı takmış ben, yılbaşında tonla kokteyl yapmaya hevesliydim. Yok ben içmemler, yok çok masraflar, yok elinizde tarif yoklar, yok hebalar sonucunda gözleri dolmuş, alt dudak titreyen ben bir de hayallerimden o alışveriş günü vazgeçtim.
Buna da neyse, elimizde azaltılmış içki listesiyle beklediğimizden daha fazla para ödeyerek yaklaşık bir üç buçuk saat sonra metroyu terk ettik.
Yılbaşı günü
Sevgili yaso, Tunalara gitmek üzere beni saat 5 civarı siteden aldı. Bu arada onlara bir ay yetecek kadar erzak aldığımı görünce bir daha beni tek başıma (bir nevi) alışverişe yollamamaya ne kadar kararlı olduğunu söyledi.
Ben galiba biraz bu işlerden anlamıyorum.
Sanki dünyanın son gününe hazırlanan acemiler gibiydik. Apartmanın önünde Tuna yazlıkçılara has halimizde sırf ama sırf taşıyamadığımız biraları yüklenmek için sırt çantası getirdi. Merdivenlerle en üst kata, o zorlu ve zorunlu tırmanışı yaparken hem elimizdeki poşetler hem tunanın sırt çantası hem de yaseminin göbeği ve benim kol kaslarım çatlamak üzereydi.
Kazasız atlattık çok şükür.
Sonra hızlandırılmış hazırlıklar başladı. Hızlandırılmış aperatifler hızlandırılmış makarna, köfte sosis ve mezeler ve diğerleri.....
Herkes saat 8 civarı masaya oturduğunda, biraz benimkinin asık suratı biraz elvonun buz gibi elleri falan derken umudum biraz kırıktı doğrusu. Bir de projeksyonun lambasının yanmış olması, bizim bilgisayar ekranından tv seyretmemiz ... derken ve benim shakerı evde bırakmak. Pöf.
Bora'nın beli ağrıyordu. Aslı tabu yu unuttuğum için biraz kızmıştı ve işte en çok Adolf eğleniyordu. Kedimiz :)
Sevgili Aslı, Adolf'un adını hitler diye hatırlayıp durdu.
Adı gibi olmayan kedimiz gece boyunca birimiz için tek
neşe kaynağıydı.

Neyse biz de sonra yemek sonrası, yavaş yavaş biranın yanında şutlanmaya başladık. Şu resimde gördüğünüzden işte envai çeşit içtik. Aldığımız şarabı, votkayı, tekilayı ve işte rom falan bir de tuhaf şurublar ve yine tüm o meyva karışımları falan var. Usta Yasemin tüm hünerini gösterdi ve bize gerçekten abartmıyorum kokteyl ziyafeti çektirdi. İçtikçe içen, içen de içen biz zaten bir yola girmiştik.
Kimimiz hazırlıklıydık tabii, ben ve kızlar ekibi! Kesinlikle şarapla rakıyla kendimizi şişirmemiştik. Az bira ve şut ve az bira ile tüm geceyi, sarhoş olmadan, çakır modda geçirebildik.



Poz vermek için bir ara gelişlerimiz... evet haklısınız biraz zor oluyordu ama hepimiz ayakta! durabiliyorduk. Her defasında birinin canını yakmayı başardığımız pozlarımız bizi bizden aldı :) Her fotoda en az birinin kesin yüzünün asık çıkmasının tek nedeni bu değildi tabii. Her fotoda yüzü asık çıkan sevgilim biraz uykusuz biraz sırt ağrılı ve biraz... ondan bundan derken zaten onun saati 12 etmesinin tek nedeni kibarlığıydı. Herkes bilir. En fazla onikiye kadar kibar olan benimkisi aslında bir balkabağına dönüşecektir ve o yüzden, tez elden, odadaki tek üçlü/ikili koltuğu istila edip, güzellik uykusuna çekildi.  Olsun yine de tüm yerler bizimdi...




Ve şu yan tarafta gördüğünüz poza giden yol gerçekten ince ve meşakatliydi. Mutfakta dakikalarını harcayanlara veya onları hiç üşenmeden zahmetle bize servis edenlere sorun arkadaşlar. Ben ki hazırlık aşaması hariç o popomu oturduğum yerden bir saniye bile kaldırmayan ben gördüğünüz üzere orada hayır, Zumba yapmıyorum. Küçük bir jimnastik gösterisi falan da değil. Evet aynen gördüğünüz gibi göbek atıyoruz. Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir. Zaten ağırlık falan yok ortada da, kaç metrekarelik alanda da kendimizden geçip, ekip dansı yapabildiğimizi göstermiş olduk sanırım. Ve arkadaşlar, erkeklere arkamızı dönerek oynamamız ise... ahhaahaha..
Duvara dönük oynuyoruz resmen ya. Daha neler!!


Neyse iyi kötü içip, dans edip falan geçen saatler sonrasında yine bora uyuyor bu sıra... Sıra tombalaya geldi. Ve uğursuz ve gudubet ben size demiştim dimi? 13 benim yılım. İki kere üst üste tombala yapan ben, beş para vermeden katıldığım çekilişten en çok parayla çıkan oldum. Ahahaha, bu sırada durmadan kaybeden çiftin (yaso/tuna)dipdibe göz göze oturmasına karşın, boranın üçlü kanepede uyuyor olması da pek bir manidardı.. siz anlayın.

Ve işte şu sol tarafımda gördüğünüz son sahne var ya, gerçekten yaklaşık olarak yarım saat sürdü ve gerçekten gider ayak çalan mezdeke ile manyakça dans ettik ve gerçekten yarı uyuyan bora kapı önünde sıkıntıyla o kadar süre bizi bekledi ve tuna durmadan manyaklığımız belgelemek için bizi çekti ve biz hiç oynanamışlar, bu hakkı ellerinden yıllar önce alınmışlar, bunu tekrar kazanmanın heyecanıylen olacak ki, hiç durmadan, vücudumuzun tüm kaslarını hareket ettirircesine dans ettik.
Sapık mıyız neyiz bilmiyorum ama alkolun bizim bedenimizdeki etkisi de bir tuhaf oluyor. Doğum yıllarımızdan kaynaklanabilir 79/80/81 olarak bizim devrelerde biraz yanma, biraz kayma falan görülebilir. Diğerleri genelde yaşına ve biraz başına uygun, bazılarında o kayış hiç yokmuşcasına falan davranıyor zatiii..
Neyse gecenin sonu ise kendine yakışır bir şekilde, dünyanın en komiklik şakalar taksisinde, öne oturan gecenin en sarhoşu ve eğlencelisi olan koricanın, şöferle giriştikleri fıkra şenlenmesiyle sona erdi. Arka tarafta durumdan dolayı şoklanan bizler, gülmekten kramp giren midelirimizi tutarken, şöfer amca herkes alacak dansözünü kendi evine tabii diyor. Koray ise yok at-maması, yok bit-memesi üzerine yaptığı esprilerle tarihe adını bir kez daha yazdırıyordu...
En kötü günümüz öyle olsun diye diliyor ve yılın ilk iş gününde herkese mutluluklar diliyorummmm..
Ay Lav Yu...

Küçük notlar:
*Evet gece saat 11'de ilk defa yayınlacak olan biscolata reklamını bir süre ipad başında beklediğimiz doğru
*O ses türkiye programında çıkan ünlüleri tahmin etmek için gözümüzü kapattığımız ve arkamızı döndüğümüz de
*Tombala sonunda kazandığımız tüm paraları geri paylaştığımız
*Gecenin başında sarhoş olacak gibi bahis yatıracaklarımın turp gibi çıkması
*Erkeeemin, saat on iki dedin mi şıp diye uyuması
*Manyakça şutlanmamız
*Yaso/Aslı dans şov beni benden zaten aldı
*Victria Secret'ı erkeklerin değil kızların izlemesi
*Gecenin sonunda Jose Cuervo içilmesi....

Hep böyle olsun, hep böyle.....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder