Dün biraz doğum günü vesilesiylen küçük bir yemek-maç organizasyonu yaptık. Feneryolu tarafında bir balıkçıda aynı zamanda maçı da izleyebilecektik. İzledik de sahi. Manchester kaybetti. Ben masada az daha (taraftarlığımdan ötürü) dayak yiyecektim, arka masadakileri bizim çocuklar pek sevmedi, ama masada çoğunluğun yüzü maç sonunda güldü. Güzel bir geceydi. Böyle aslında daha komik komik şeyler, tuhaf tesadüfler, gereksiz durumlar da olmuştu ve ben onları buradan güzel güzel yazacaktım da ama içim burkuldu. Ya sabah gazete okuma alışkanlığını bir kenera bırakmam gerekiyor, ya da bu burukluk ve sıkıntı durumuna alışmam sanırım. Her sabah masamda şu gazeteyi okurken, o kağıt parçasını böyle ısırarak sinirimden yutmak istiyorum. Tuhaf mı dersiniz? Olabilir. Ve her sabah bir daha gazete almayacağım diye karar veriyorum, tutarsız mıyım? Olabilir. Ve cık cık'layarak okuduğum gazetem yüzünden, çalışma arkadaşım benden nefret ediyor mu dersiniz? Olabilir:)
Bu sabah
Gazze'yi yazmaya karar verdim, vazgeçtim
Sonra Evren'in ifadesi üzerine
Selma'ların İdil Kültür Merkezindeki ev hapisleri
Victoria Nuland'ın basın toplantısı
Kesinlike kadına yönelik şiddete girmeyi düşünmedim, tecavüz ve dayak bugünün konusu değil yani.
Hepsinden geçtim. Aslında en çok Gazze'de kaldım. Bir tarafınız hep bir yere ait gibi hissedersiniz ya ondan herhalde. Ben de Beyrut'a aşık, romantiklerden sayılırım. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Beyrut'a gidince yazar olacağına inananlardan hani. Gittim de, böyle Orta Doğunun kalbinde olmak nasıl mı bir histi? Beyrut'un içinde (Hamra tarafları) tam bir batı sentezi gibi, ama Beka'ya doğru içlere girdikçe Hizbullaşıyorduk biz de. Türk olduğumuzu öğrenince I love Tayip sloganları falan da duyduk üstelik, aslında fakirliğin rengi her yerde aynı, bize daha çok benziyorlardı içerilere girdikçe. Hiç yabancılık çekmedik anlayacağınız. Ne kadar kabul etmesek de biz de Orta Doğuluyuz. Bir de bizimkiler var hani, tarihinde Filistin'e savaşmaya, destek olmaya giden binlerce insanımız. Mesela benim çok yakınlarımdan, büyüklerimden biri de öyle. Suriye sınırından nasıl geçtiğini anlatmıştı bana, ne zorluklarla Filistin'e nasıl vardığını, orada "hastanelerde" çalışırken neler yaşadığını, eline nasıl silah aldığını... Hiç tereddüt etmediler onlar. Çünkü Filistin'deki mücadelede sınır mınır kalmıyordu bizimkiler için. Marxistler bilir veya İspanya iç savaşına katılanlar, sömürünün rengi olmadığı gibi, emeğin de toprağı mı olmuyordu ne? Vatan, mücadele ettiğin her yerdeydi onlar için. Onlar da o yüzden tereddüt etmeden gittiler.
Ve bugün Gazze yine işgal altında, Kılıçdaroğlu bağırıyor, Kürecik'teki radarı kapat, Kürecik'i askıya al, seni şahsen tebrik edeceğim diye. Sanki kendi iktidarda olsa kapatabilecekmiş gibi. Pehh karnımız tok da bunlara, bol keseden atışmalar izliyoruz. Gelen patriot füzeleri falan, bir bölüm bizi korumak için sanıyor ya, bir bölüm o yalnızca Kürecik'i koruyacak diye yazıyor, bağırıyor. Neyse bu bölgesel sorun, Arap Baharı sona erecek gibi durmuyor. Mısır'ın açıklamaları, arabulma çabaları, Davutoğlu'nun hıçkırıkları falan derken dört yıl önce 2000 kişiye malolan saldırıların yeni bilançosunu merakla bekliyorum doğrusu.
Sonra işte Victoria Nuland'ı(Dışişleri sözcüsü ABD) sıkıştıran gazeteci altını çize çize soruyor. Onun işi de bu! Sıkıştırmak, "müttefikiniz Türkiye sizinle aynı paralelde düşünmüyor, İsrail'i devlet terörürü yapmakla suçluyor, ne düşünüyorsunuz".
Nuland cevap vermiyor, o da "sessiz kalarak bunu destekliyorsunuz" deyince de, İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu ortaya koyuyor. Aynı gazetecinin "Türklerle aynı görüşte olmadığınızı neden söylemiyorsunuz" sorusuna da ülkesinin iki müttefikiyle kamuoyu önünde sözlü atışmaya girmek istemediğini söylüyor. Gazetecinin, "bu her gün yüzlerce insanın ölmesinden dah mı kötü?" sözleri üzerine de "Bu bir soru değil" diye cevap verdi.
Bence de doğru, bu bir soru değil.
Amerika'lı bir diplomata göre kavga çığırtkanlığı
Orta Doğuluya göre istila, işgal
Peki bize göre, yani ne oralı ne buralı olamayan, neüdüğü belirsiz, Asya ve Avrupa'nın arasında köprü vazifesi gören, üç tarafı denizlerle çevrili, dostluk ateşesi bize göre ne?
Bu bir soru mu dersiniz?

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder