23 Aralık 2013 Pazartesi

1

Eski yazıların titrek harfleri üzerinde dolanırsın durduk yere ve kendine aralarında bir yer ararsın. Tüm o sıkışıklığın içinde harfleri sağa sola itersin ki, bir yerlere sığıveresin. Olmaz.
Bazen yalnızca eski fotoğrafların eskimiş karelerindeki yüz ifadeni taklit edersin, ayna karşısında. Kendini eskiden olana benzetmeye çalışırsın, bir iz ararsın. Olmaz.
Birgün her şeyin nasıl olacağını tahmin ettiğin o uzun geçmişte, her şeye rağmen yine de asla bugüne hazırlıklı olmadığını anlarsın, daha öncesinde nasıl hayaller kurduğunu anımsamaya çalışırsın. Olmaz.
Neyi düşünmek sana iyi geliyorsa, en çok sevdiğin rakamları, en çok sevdiğin kitapları, film karelerini düşünürsün, onlara benzetmeye çalışıp, başaramadığın hayatında. Olmaz.
Sonra da o nefret ettiğin sessizliğin arkasına sığınırsın. Ufalırsın birşeye sığımaya çalışırken. Olur.
Yok oluncaya kadar ne kadar daha küçülebileceğini, en minicik halini tasavvur edersin şimdiden. Başkasının hikayesi gibi hatırlamak istemediğin bir geçmişi zamansızlaştırmak istersin.
Daha neler yaşanabilirdi ki, kimbilir.
Yüreğin bir yangın yeri misal.
Neden bu memlekette en çok ormanları yakıyorlar.
Bilemezsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder