30 Nisan 2013 Salı

bırakın bir hayal olmasın bu sefer, bırakın dağılsın her şey, yerli yerince..

bahar herkese yaramaz. çoğuna yarar. yaramazlara ise ne kış ne yaz ne de diğer bahar. onlar zaten yaramazlar.
ben de dün masamdaki solmuş çiçeğimin değişme vakti geldiğini gördüm. rica ettim bizim abladan. vazo bulamadığımız için bir tutam çiçeği bir fincanın içine yerleştirip masama koyduk.
elde var bir.
camı daha bir açtım, sonuna kadar.
sokaktaki çim kokusunun, böcek cıvıltısının, kuş sesinin ve baharın o canım serinliğinin içeri girmesine, masamdaki adını bilmediğim çiçeğin kokusuna karışmasına izin verdim.
elde var iki.
çalışma ortamım artık daha bir dağınık, tüm notlarım, postitlerim, ataçlarım, kartlarım ve dosyalarım birbirine girmiş durumda. önceden her gün düzenle bıraktığım masam şu an tam bir bahar alanı.
elde var üç.
bir de her sabah metrobüsten indiğimde daha bir seke seke yürüyorum. bunu nerden mi biliyorum. arada önüme düşen cam vitrinlerden. bak yeminle. saçımın topuzundan, omzumun şemalinden anlıyorum.
hafif yaylı durumları.
elde var dört.
ve o benim kış nefretim. sıkılmalarım vs. onlara da bir süreliğine ara verdim. hasretinden prangalar eskittiğim güneşin ve kısa kollu tişörtümün güvenirliğine bıraktım kendimi.
hadi hayırlısı.
hafifletici sepetleri bol, nefsi müdafaa sayılacak piknik resimleri falan koyun masa üstünüze.
bir tutam çiçek, bir bardak su alın ve bırakın dağınık kalsın düzene ihtiyacı olan herşeyler.
titremeyin, omuz silkin, göz kırpın, yan yan gülümseyin bence bu mevsim.
o size yüz vermiyor mu, eh deyin, sıradaki
o sizi sevmiyor mu, peki deyin, yolunuza gidin
o sizi üzüyor mu, bir şans daha verin, son olduğunu bilsin gari,
bir de 'o' yok diyorsanız, cebiniz delik misali, uçuşan etekler, kısa tişörtler, espadriller giyin. boynunuzu daha dik tutun ya yürürken, saçlarınızı savurun falan işte bulabildiğiniz rüzgara.
o da bulur sizi bir ara. hiiiç merak etmeyin.
sevdiğiniz kitaplara, sevdiğiniz filmlere, sevdiğiniz yollara yazılın bu bahar.
en sevdiğiniz anlardan kesitler taşıyın güne ve 'sizi hiçbir şeyin üzmesine izin vermeyin' yalanlarına da inanmayın.
üzülün, bir miktar.. sevinin kendinizi kandırmadan...her şeyi ayarında ama biraz da parmak uçlarında yaşayın. ömür boyu yaralanmış gibi, hiç geçmeyecek gibi acılarınıza sarılmayın. sen iyileştiremezsen o, o iyileştiremezse bir başkası yoksa yara bu, zaten iyileşecektir sonunda.
ayaklarınızı bir banka uzattığınızı, bankın çimlerin üzerinde olduğunu ve tepenizde bir koca çınar olduğunu hayal edin. ister nazım'dan okuyun ister austen'den fark etmez. veya yalnızca kulağınızda pembe kulaklığınız tepedeki güneşe inat aint no sunshine'ı dinleyin, aşkınızı falan düşünün.
hatırası güzel kalsın ama.
gülümseyerek hatırlayacağınız bir şeyler yapın demek istiyorum.
önümüzdeki kışa inat değil üstelik. kışın geleceğini bilin.
parmak uçlarınızda tutacağınız şeylerle, sımsıkı avucunuzun içine almanız gereken şeylerin ayırdına varın demek istiyorum.
hayallerinizin sizi umutlu, gerçeklerinizin güçlü kılacağını da unutmayın.
kavruk simitler, uçuşan martılar, bir vapur sefası, bir üsküdar selamı, bir avuç denizle yıkayın yüzünüzü.
baharın adına yakışır şekilde.
hoşgeldin.

1 yorum:

  1. şimdi gerçekten baharın geldiğine inanıyorum.hava ısınınca içinde ısınmış sen mutluyken hepimiz mutluyuz

    YanıtlaSil