19 Mart 2013 Salı

küçük biatloncu kutup ayısı ve prensesin öyküsü

eğer sevgiliniz sizinle birlikte yaşadığı süre boyunca durmadan eurosport izliyorsa veya ondan kalan zamanlarda national geographic veya natwild veya yine eurosport..sorun yok.. ve bu kendini her sabah kahvaltısında tekrarlıyorsa veya her iş dönüşü akşam yemeği faslında veya kanepede uyuklarken. sorun yok. tabii yalnızca onun için. çünkü unutmamak lazım ki, kumanda kimin elindeyse otorite odur. NET. bu kadar da basit kesinlikle. ama buradaki sorun yalnızca kumandanın onun elinde olması mı dersiniz? hadi hep berabar olay mahalinden bir kaç adım uzaklaşalım da, öyle bakalım. hayır. tamamen maskulen bir hayatın içinde aslanlar ve ayılarla ilgili yeterince bilgi sahibi olmamışım gibi, en son özgür willy (keko)nun hikayeside oturduğum koltukta ağlıyordum. ve o kutup ayıları yok mu, eriyen buzullar, kışın bir ay daha geç gelmesi, onların yeteri kadar yağ stoğu edinememeleri, somon avı falan derken, aklım karıştı. her birini bir hezeyan ile seyretmeye, hepsini insanlaştırmaya falan başladım. gören de kanal d' de arka sokakları izliyorum sanacak. uzun vadede bendeki etkisi böyle oldu. of çatladım. neyse sonra dün artık (bu arada hiç anlamadığım diğer konu futbol harici tüm spor musabakaları/etkinlikleri) adını kafamda zor tuttuğum (az önce googledan araştırıp tekrar baktım) biatlon karşılaşmasını izliyorduk. of neyse bunlar (sporcular) ayaklarında ince kayakları, ellerinde baston(umarım doğru yoldayımdır) ları, bellerinde silahları, allahım ya çekirge yavrusu gibi karın üstünde koşturuyorlar. Erkek kısmı coşmuş durumda. Mötiş  değil mi diyor. Değil diyorum. Böyle yan yan bakıyor, bir de elinde ttutuğu kumanda yetmezmiş gibi. Sen de böyle yapmak istemez misin? diyor. Mal mıyım ben? istemem diyorum. Bu ne böyle, yavrucuklar helak oldular, şunlara bak bittiler vah vah diye hayıflanıyorum (anadolu yöresinden bir ana edasında). Sonra hızımı alamıyorum, yahu erkeem baksana, hakkat çekirgeye benzemiyorlar mı? diye sorunca, evet anlamında başını sallıyor. Sanırım benle spor arasındaki yakın ilişkiyi keşfetmiş olacak ki, bir önceki karşılaşmada kayak takımlarıyla uzun atlayış yapanları izlerken, atlayış başına 10 000 Euro veriyorlar, atlar mıydın? diye sorduğuna çoktan pişman. E, bana her bir sinema filminde yaptığı tuhaf yorumların bir intikamı olmalıydı. ama bu yeminle hesapsız. ekrada atıyorum,  jamie fox'u izlerken, bu robert deniro'da iyi oynuyor ama demesini, bir kere sineye çekerim. tamam. veya çok heyecanlı bir sahnede, arka fondaki alakasız bir tabelaya dikkat etmesini de, ama bana geçen gün dediği üzere sinema dünyanın en gereksiz şeyidir'i bir kere daha tekrarlarsa, benim o biatloncu çekirgeler hakkında, daha söyleyecek çok sözüm olur. ona göre. bir de kumanda meselesi ve yemek masasında tv'ye yakın sandalyeye oturma hakkı var. tamam yeri burası değil ama ahanda buradan cevap veriyorum. o en "iyi" (galiba tüm alanlarda birinciliği vardı) kayakçı kadının adı benim için hala Trevanian !! benden şimdilik bu kadar ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder