Zihnimizde canlandırdığımız gerçekliğimiz ayna önünde görmeye alışık olduğumuz şey tarafından kandırılabilir mi?
Estetik kaygımız bizim tüm varlığımızı belirleyebilir mi?
Ya bildiğimiz her şeyi unutmanın vakti geldiyse eğer kim olduğumuzu veya ne olacağımızı nasıl bilebiliriz?
Veya fark etmez.. Çünkü bütün bu soruların Almodovar sinemasında bir cevabı var.
İçinde Yaşadığım Deri (La piel que habito) filmi, yalnızca kurduğu absurd yapısı ve alışılmışın dışında takıntılı bir aşk hikayesi olmasının dışında, bir de deri altında yaşanan korkunç bir hapsolmuşluktan bahsediyor. Yani insanların seçme şansı olmadan birlikte doğdukları cinsiyetlerini ömürleri boyunca taşıma diktesine biraz değişik bir yön verip, bunu doğduğu ve belli biçimlerde kabul ettiği cinsiyetini, kimliğini kendi rızası dışında değiştirilmesine ve istemediği bir yapay gerçeklikle o derinin altında yaşamaya hapsedilmiş bir ruhu anlatıyor bize.
Takıntılı bir doktorun belki biraz da mutsuz yaşamından sıyrılmak için, belki biraz da tanrısal egosunu doyurmak için gittiçe daha takıntılı bir tonda mesleğine olan düşkünlüğü, onun geleceğini de belirliyor. Karısınn yanarak tanınmayacak hale gelmesi, genetik ve insan cildi üzerine yaptığı araştırmalarda, sınırları hiç zorlanmadan aşmasına neden olmuş ve bunu bir amaç haline getirmiş olan Robert Ledgard, kızına tecavüz etmeye yeltenen bir genci kaçırıp, tabiri yerindeyse kendi yarattığı ilkel mağarasına zincirler. Belli dozlarda ölmesine izin vermeden, burada başlayan kişiliksizleştirme çalışmaları başarıya ulaşmaya başlayınca, kızının ölümüyle birlikte bu Vincente karakterini mağaradan kendi yaşadığı malikaneye doğru çekip, onu biraz intihar eden kızına biraz ölen karısına dönüştürür. Nefret ettiği, hayatını karartmakla suçladığı bu baş düşmanı Vincente'den melez bir güzel yaratır ve hastalıklı bir biçimde ona duyduğu hayranlık zaman içinde aşka dönüşür.
Ancak bu hikaye bir yerde de artık Vera olan tutsağın hikayesidir. Git gellerle, artık cinsiyetsizleşen Vera'nın kendini korumaya çalışması boşuna değildir. İki kanallı televizyonda gördüğü yoga programı onu içine dönüp kendini korumaya, esas varlığını orada saklamaya davet ederken, diğer bir kanalda izlediği hayvanlar dünyası üzerine olan belgesel de, onu içsel olan her şeyden uzaklaşmaya, aslolanın salt yaşamı korumak olduğunu hatırlatmaya davet eder. Ya yalnızca hayatta kalmanın bir yolunu bulacak, ya da içinde bir yerde Vincent'a ait olan parçasını koruyacaktır.
Ama her iki düzlemde de, Vera başka bir düzensiz zihnin ve artık genel kabul edilen çoğunluk zihniyetinin dışında kendi gizli varlığıyla yaşamak ve çoğunluk zihniyetine karşı mücadele etmek zorundadır. Ve bunları yaparken en büyük düşmanı da bir bakıma yine kendisidir. Zaman zaman unutmaya gittiği varlığını hatırladığı yerlerde agresifleşen Vera'nın iki yönlü konsantrasyonu durmadan akıl karıştırır. Ya gerçekten olduğu şeye artık inanmıştır, ya da olduğu şeyi oynayarak hapseldildiği o deriyi yırtamının bir yolunu arıyordur..
Ama her iki düzlemde de, Vera başka bir düzensiz zihnin ve artık genel kabul edilen çoğunluk zihniyetinin dışında kendi gizli varlığıyla yaşamak ve çoğunluk zihniyetine karşı mücadele etmek zorundadır. Ve bunları yaparken en büyük düşmanı da bir bakıma yine kendisidir. Zaman zaman unutmaya gittiği varlığını hatırladığı yerlerde agresifleşen Vera'nın iki yönlü konsantrasyonu durmadan akıl karıştırır. Ya gerçekten olduğu şeye artık inanmıştır, ya da olduğu şeyi oynayarak hapseldildiği o deriyi yırtamının bir yolunu arıyordur..
*The Skin I Live In (La piel que habito) 2011

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder