11 Eylül 2012 Salı

La Vie D'une Autre

(Another Woman's Life)

Bir kadın aşık olduğu adamla ilk seviştiği günün sabahında on beş yıl sonraya uyanır ve çaresizce haykırır:
On beş yıl boyunca uyumuş olabilir miyim?
diye ki evet yani bir nevi öyle.. Çünkü nasıl olduğunun, nasıl geçtiğinin hiçbir önemi yoktur zamanın. Marie aşık olduğu adamla yaşadığı gecenin ertesine onunla bitmiş bir evliliğe, mutsuz bir anneliğe, zengin bir patroniçeye, zina işleyen bir kadına ve aldatılana ve babasının ölümünü bile görmemiş vicdansız bir kız çocuğuna bir kadına uyanmıştır.
On beş yıl boyunca uyumuş olabilir mi?
Hiç farketmez aslında.
Elde ettiği şeylerin elinde olduğunu bile bilmeden kaybetmiş olması, hayatının tek aşkını tek yaşam fırsatını hiç bilmediği bir şekilde harcaması, kısa süreli bir hafıza kaybı veya uykuyla işte neyle açıklanacaksa açıklansın diyesi geliyor insanın, tek şanslık bir hayatta kaybetmiş tarafta yer alıyor Marie, hem de daha bir gece önce aşık olduğu adamı, on beş yıl sonra boşarken buluyor kendini.
Sonra onun arkasında oturup bunu nasıl açıklayacağını bilemediği bir sahnede, hiçbir anısının olmadığı ama yalnızca vazgeçtiğini bildiği adama ilk görüşte aşık olduğunu söylüyor.

İnsanın oturduğu yerden sorası geliyor, aslında her şey bu kadar kıymetliyken bu kadar benzersizken, öylesine yaşadığında ya bir gün çok geç kalırsak? diye...
Bir film sahnesi gibi geri sarılamaz, bir kitap sayfası gibi geri çevrilemez bir yerden yakalamaya karar verirsek değerli bir şeyleri o zaman ne olacak diye?
Kaderin değişik yollarına inananlar öylece onlara sunulanla savrulup gidecek de ya diğerleri?
Onlar geç kalınmış bir ömrü tutumadıkları yerden öylesine harcamaya devam mı edecekler, yoksa pişmanlıktan geberecekler mi çok merak ediyorum açıkcası..
Siz yine filmi izleyin, umuda biraz şans veriyor en azından:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder